Terör örgütleri, siyasi bir amaca ulaşmak için sivil halka karşı planlı ve sürekli bir biçimde şiddet kullanan ve bunu meşru gören gruplardır. Genel olarak kırsal alanlarda yapılanmaya ve örgüte dâhil ettikleri yeni militanları çoğunlukla bu bölgelerde eğitmeye çalışır. Örgütlenme, varlığını sürdürme ve saldırılar gerçekleştirme gibi amaçlar için kamplara, ideolojik eğitime, lojistik desteğe, paraya, silaha ve patlayıcı malzemelere ihtiyaç duyar. Bu sayede saldırılarını gerçekleştirebilen ve etkisini arttırmaya çalışan terör örgütleri hedef aldıkları toplumlarda yaratmaya çalıştıkları korkuyu sürekli kılar.
Örgütlerin devamlılığını sağlamanın ve saldırılarını gerçekleştirebilmelerinin sağlık boyutu da bulunmaktadır. Terör örgütleri elemanlarının sağlığını düşünmek zorundadır. Örneğin çatışmada yaralanan bir teröristin iyileştirilmesi örgüte olan güveni arttırır. Ayrıca tedaviye ve hijyene uzak dağlık bölgelerde, mağaralarda sağlıksız koşullarda yaşayan örgüt üyeleri arasında bir hastalığın yayılma olasılığı da yüksektir. Yaşanabilecek bir salgın, örgütün büyük zararlar görmesine neden olabilir. Bu kapsamda önlem almaya çalışan terör örgütlerinden biri de PKK’dır. Örnek olarak PKK ile ilgili hazırlanan “Bakur” isimli belgeselde örgüte katılan bir PKK’lıya sağlık sorunu olup olmadığı soruluyor. Belgeselin ilerleyen bölümlerinde ise bir kampta hastalıklara karşı hastane ve eczane kurulduğu görülüyor.
Yine PKK örneğinden Covid-19 salgınına bakıldığında örgütün sözde Erzurum eyaleti doğu gücü sorumlusu Mahmut Okay, yakalandıktan sonra yapılan testlerde virüse yakalandığı tespit edildi.(1) PKK ile ilgili medyaya yansıyan en önemli bilgi ise virüse yakalanan yaklaşık 70 teröristin Kuzey Irak yönetiminin kontrolünde bulunan Süleymaniye’de hastanelerde karantinaya alındığı, Mahmur Kampı’nda bulunan 70 teröristin hasta olduğu ve yaklaşık 40 teröristin öldüğüdür.(2) Kısıtlı imkânlarla salgına karşı bir tedavi uygulayamayan örgütlerin zor bir sınav verdiğini görülebilir. Hijyenik olmayan koşullarda yaşamaları ve fiziksel temasın yoğun olması terör örgütlerinde virüsün yayılma ihtimali arttırır.
Covid-19 örneği ile salgınlar ve terör örgütleri
Aralık 2019’da Wuhan’da ortaya çıkan ve Çin yönetiminin hatalı politikaları yüzünden bütün dünyaya yayılan Covid-19, uluslararası sistemi, uluslararası örgütleri, devletleri, sivil toplum kuruluşlarını ve bireyleri olumsuz etkiledi. Salgından olumsuz etkilenen aktörlerden biri de terör örgütleridir. Terör örgütlerinin salgın sürecinde yaşayacakları öncelikli sorun yeni eleman kazanmanın zorlaşmasıdır. Covid-19 örneğinde de görüleceği üzere insanların sosyal mesafeye önem göstermesi ve evlere kapanması toplum ile örgüt arasına bir duvar ördü. Ayrıca terör örgütlerinin salgına karşı gerekli tedaviyi sunmaları mümkün değildir. Bir insanın terör örgütüne katılmasındaki neden örgütün amacıyla düşüncesinin uyuşması ve bu düşünceyi gerçekleştirme isteğidir. Bu süreçte bir saldırıda veya bir çatışmada ölmek terörist için kabul edilebilir. Ancak örgütlerin militanlarına salgın sırasında gerekli sağlık imkânını sağlayamaması “kutsal” bir amaç uğruna ölmeyi göze alan elemanların bulundukları durumu sorgulamasına neden olabilir. Bu yüzden örgütten kopmaların yaşanması muhtemeldir. Hem yeni eleman kazanamayan hem de ayrılmalar yaşanan örgütlerin etkinliğini kaybetmesi güçlü bir ihtimaldir.
Covid-19’un yarattığı olumsuz etki sonucu devletler içe kapanmayı tercih etti. Terör örgütleri salgınların ilk dönemlerinde çeşitli saldırılar gerçekleştirseler de destek aldıkları ülkelerin ana gündemini salgın oluşturması örgütlere aktarılan kaynakların azalmasına neden olabilir. Bu ise destekçi devletlere bağımlı olan terör örgütlerinin saldırılarının azalmasına yol açacaktır. Salgın ve kaynak yetersizliği nedeniyle saldırı gerçekleştiremeyen örgütler ile destekçi devletler arasındaki ilişki iki şekilde ilerleyebilir.
İlk olarak örgüt ile destekçi devlet arasındaki ilişki bitebilir. Bu durum devletin gücüne ve salgın karşısında uğradığı zararla orantılıdır. Örnek olarak İran’ın bir terör örgütünü desteklediğini varsayarsak Covid-19 sonrası yaşadığı kaybın ve ekonomik sıkıntısının artması İran’ın söz konusu örgüte vereceği desteğin bitmesine neden olabilir. Şayet örgütü destekleyen ülke, ABD gibi güçlü bir ülke ise örgüte verilen destek devam edebilir. İkinci olarak ise örgüte sadece varlığını sürdürecek kadar destek verilmesidir. Çünkü var olan bir örgütün ortadan kalkması silahların akıbeti noktasında endişe yaratabilir. Destekçi devlet özellikle Ortadoğu ve Latin Amerika gibi örgütler arasında girift ilişkilerin bulunduğu coğrafyalarda bu ihtimali göze alamayabilir. Ayrıca yeni bir terör örgütü yaratmak daha maliyetli olabilir. Bu yüzden destekçi devletler terör örgütlerine minimum düzeyde de olsa destek aktarmaya devam edebilir.
Terör örgütlerinin aldıkları desteğin azalmasına paralel olarak çeşitli ülkelerin güvenlik sorunlarının azalmasına yol açacağı söylenebilir. Ancak terör örgütlerine karşı terör örgütlerinin kullanıldığı durumlarda dalgalanmalar söz konusu olabilir. Örneğin bazı Avrupa ülkeleri ve ABD, Suriye’de IŞİD/DAEŞ terörüne karşı PKK/PYD terör örgütünü kullanıyor. IŞİD/DAEŞ terör örgütünün kontrolünde bir toprağın olmamasının yanı sıra The Jeruselam Post’ta yayınlanan bir yazıda örgütün para ve silah sorunu olmayan 20 ila 30 bin aktif üyesinin bulunduğu iddia edildi. Bununla beraber IŞİD/DAEŞ saldırıları tekrar başladı.(3) Covid-19 sonrası ülkelerin salgın tehdidine yönelmesi IŞİD/DAEŞ’e hareket imkânı kazandırdı. PKK/PYD’nin ve destekçi devletlerin salgınla boğuşması IŞİD/DAEŞ’e fırsat yarattığı düşünülebilir. Ancak bunun geçici süreli olması muhtemeldir. Çünkü IŞİD/DAEŞ’in de salgından etkilenmesi örgütü saldırı yapamaz hale getirecektir.
Covid-19, İslamiyet’i kendisine referans aldığını iddia eden terör örgütleri için aslında şimdilik de olsa kullanışlı bir propaganda aracı haline geldi. Özellikle El Kaide ve IŞİD/DAEŞ gibi terör örgütleri Covid-19’u Tanrı’nın Batı’ya gazabı olduğunu ve bu virüsün “Allah’ın askeri” olduğunu iddia ediyor.(4) Örneğin IŞİD/DEAŞ, Maldivler’de ideolojilerini yaymak için virüsü propaganda aracı olarak kullanıyor.(5) Bu örgütlerin argümanlarını kuvvetlendiren önemli gelişmelerden biri de Şii İran’ın salgın karşısında çok zor zamanlar geçirmesidir. Ancak Covid-19’un her kesimi hedef alması IŞİD/DAEŞ’in propagandasını zayıflatma ihtimali var. Suriye’de IŞİD/DAEŞ mensubu teröristlerin ailelerinin tutulduğu al-Hol kampında yaşanan ölümler Covid-19’a yönelik korkunun artmasına neden oldu.(6) IŞİD/DAEŞ belli bir süreliğine Suriye veya Irak’ta zemin kazansa bile örgüt içinde virüs kaynaklı yaşanabilecek ölümler örgütün dağılmasına neden olacaktır.
Terör örgütleri de bu süreçte devletler gibi kapanma sürecine girecektir. Daha sonra ise destekçi devletlerden para ve silahın yanı sıra sağlık malzemeleri de talep edebilirler. Örnek olarak PKK’lı teröristlerin Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karantinaya alınması, Kuzey Irak yönetiminin PKK’nın Suriye kolu PYD’ye tıbbi destek göndermesi ve ABD’nin PKK/PYD’ye 1.2 milyon dolarlık virüs yardımında bulunması(7) söz konusudur. Yaşanmakta olan bu gelişmelere daha önceleri terör örgütüne doğru gerçekleştirilen yardım akışının yeni bir boyut kazanmasına yol açtı. Covid-19’un tedavisinin bulunması durumunda ABD’nin ve Kuzey Irak yönetiminin PKK/PYD’ye virüse karşı gerekli yardımı göndermesi söz konusu olabilir.
Covid-19 sonrası devletlerin içe kapanmasının yanı sıra küreselleşmenin zarar görmesi ulus-devlete doğru bir dönüşün yaşanacağı iddialarını gündeme taşıdı. Özellikle sorunun küresel, mücadelenin ulusal olduğu söylemi bu iddiaları güçlendirdi. Yöneticilerin bu süreçte izleyecekleri politikalar toplumlar için barış ya da çatışma kaynağı olabilir. İçe kapanan bir yönetim, evrensel değerlerden ve demokrasiden uzaklaşmadığı sürece istikrarlı bir dönem geçirebilir. Hatta hem salgınla mücadele sürecinde hem de tedavinin bulunması sonrasında her kesime eşit ve kapsayıcı yaklaşım toplumlarda daha önceden var olan sorunların daha kolay aşılmasını sağlayabilir. Ancak toplumda ötekileştirmelere ve tedavinin adil bir şekilde dağıtılmaması hem toplumsal çatışmanın artmasına hem de terörizm sorununun devam etmesine neden olabilir.
Salgınların örgütlerde yaratabileceği strateji değişikliği
Terör örgütleri, amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah görmektedir. Bu nedenle örgütlerin kullanabilecekleri stratejilerden biri de salgından etkilenen militanlarını bir biyolojik silah olarak kullanmaktır. Örneğin bir terörist, hedef seçtiği toplum içinde yüzlerce insanı hasta etmeye çalışabilir. Söz konusu durumda ise toplumda siyasi karar alıcıların salgınla mücadelede başarısız olduğuna dair bir izlenim yaratarak hükümeti zor durumda bırakmaya çalışılabilir. Ya da terör örgütleri hastalığa yakalanan militanlarını ani baskınlarda, intihar saldırılarında kullanabilir. Lakin yaşanan saldırılardaki artışlar geçici sürelidir. Çünkü çok sayıda teröristin hastalanması örgütün en önemli sorunu olacaktır.
Küreselleşmenin büyük bir darbe aldığı günümüzde terör örgütleri bazı noktalarda zarar görürken bazı noktalarda ise stratejik değişikliğe gidebilir. Küreselleşmeye olan güvenin zayıfladığı Covid-19 sonrası artık bir terör örgütü ihtiyaç duyduğu bir malzemeye kolay bir şekilde ulaşamayacaktır. Sınır duvarlarının yükseldiği bir dünyada terör örgütlerinin hareket imkânları kısıtlanacak ve farklı örgütlerle bağlantı kurmaları zorlaşacaktır. Hareket alanları kısıtlanan ve bağlantıları azalan terör örgütleri fiziki şiddet içeren saldırıların yerine artık sanal dünyaya yönelerek siber saldırılara ağırlık verebilir.
Terör örgütleri hem siber saldırılar ile ekonomik kaynak yaratmaya hem de gerçekleştiremedikleri fizikî saldırılar yerine siber dünyada ülkelerin altyapılarını hedef alarak korku yaratmaya devam edebilirler. Örneğin büyük şirketlerin bilgisayarlarına yüklenen şifreli yazılımlar aracılığı ile para talebi ekonomik kaynak sağlayabilir. Ülkelerin altyapılarına örneğin nükleer bir santrale yapılacak olan siber saldırılar korkunç sonuçlara neden olabilir. Bu ise terörizm tarihinde 11 Eylül saldırılarında daha büyük bir etki yaratabilir.
Sonuç olarak
Salgınların terör örgütlerine ulaşması durumunda örgütlerin bundan olumsuz etkileneceği aşikârdır. Öncelikle terör örgütlerde eleman kaybına neden olabilir. İkinci olarak örgütler, ihtiyaç duydukları kaynakların kesilmesi sorunuyla karşılaşabilir. Üçüncü olarak örgütler artık istedikleri bir malzemeye kolayca ulaşamaz ve hareket alanı sınırlanır. Covid-19 salgını nedeniyle devletlerin içe kapanması, terör örgütlerine hareket imkânı kazandırsa bile bu kısa süreli olacaktır. Ayrıca terör örgütleri salgın karşısında strateji değiştirebilir. Covid-19 sonrası dünyaya ilişkin en önemli tartışmalardan biri dijitalleşmenin artacağıdır ve bu dijitalleşme terör örgütlerinde de görülebilir. Örgütler fizikî olarak gerçekleştiremedikleri saldırıları siber dünya üzerinden gerçekleştirerek hem daha güvenli bir alana geçebilir hem de elde edecekleri ekonomik kaynaklarla daha bağımsız hareket edebilir.
Covid-19, yönetimlere aslında bir fırsat sunmaktadır. Salgın ile mücadele sürecinde yönetimlerin eşit ve kapsayıcı politikaları toplumsal sorunların daha kolay çözülmesine ve terör örgütlerinin zemin kaybetmesine yol açabilir. Aksi takdirde salgın kaynaklı kriz döneminde hem toplum içinde hem de yöneten-yönetilen arasındaki çatışma söz konusu olabilir. Salgın sonrasında ise yönetilenlere karşı duyulan güvensizlik ve kriz sürecinde yaşanan travmalar terörizm sorunun devamına neden olabilir.
Covid-19 sonrası bazı uzmanlar ekonomik kriz yaşanabileceğini dile getirmektedir. Eğer bu beklenti gerçekleşirse terörizmin tetikleyici nedenlerinden biri olan ekonomik sorunların insanlarda tepkiye neden olması muhtemeldir. Bu tepki popülist sağ partilerin yükselmesine ve en azından yapısal şiddete neden olabilir. Uluslararası terörizme bakıldığında ise Batı’yı hedef alan terörizm, 1990 öncesi sol, 1990 sonrası dini referanslarının yanında 2020 sonrası yeni bir argümana sahip olabilir. Çünkü günümüzde insanlara çip takılmaya, kontrol edilmeye ve robotlaştırılmaya çalışıldığı söylentilerinin yanı sıra virüslerin laboratuvarda üretildiği iddiaları Batı karşıtlığını körükleyecektir. Burada ülkelerin şeffaf, bilgilendirici ve evrensel değerlere saygılı olması gerekmektedir. Ancak bu durum çoğu Ortadoğu ülkesi için geçerli olmayabilir.
(1) Cankut Taşdan, "Muş'ta yakalanan terör örgütünün sözde sorumlusunun koronavirüs testi pozitif çıktı", AA, 12.04.2020, https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/musta-yakalanan-teror-orgutunun-sozde-sorumlusunun-koronavirus-testi-pozitif-cikti/1801793
(2) “Terör kamplarını corona virüs vurdu”, Milliyet, 07.04.2020, https://www.milliyet.com.tr/gundem/teror-kamplarini-corona-virus-vurdu-6183329
(3) Jonathan Spyer, “ISIS and coronavirus: Will terrorists exploit COVID-19?”, The Jerusalem Post, 17.04.2020, https://www.jpost.com/middle-east/behind-the-lines-isis-and-the-virus-624913
(4) James Gordon Meek, “Terrorist groups spin COVID-19 as God's 'smallest soldier' attacking West”, abcNews, 02.04.2020, https://abcnews.go.com/International/terrorist-groups-spin-covid-19-gods-smallest-soldier/story?id=69930563
(5) Azim Zahir, “Islamic State Terror in the Maldives as COVID-19 Arrives”, The Diplomat, 18.04.2020, https://thediplomat.com/2020/04/islamic-state-terror-in-the-maldives-as-covid-19-arrives/
(6) “Virus Fears Spread at Camps for ISIS Families in Syria’s North East”, Internationa Crisis Group, 07.04.2020, https://www.crisisgroup.org/middle-east-north-africa/eastern-mediterranean/syria/virus-fears-spread-camps-isis-families-syrias-north-east
(7) “ABD’den teröristlere 1.2 milyon dolarlık virüs yardımı!”, Yeniçağ, 04.04.2020, https://www.yenicaggazetesi.com.tr/abdden-teroristlere-1-2-milyon-dolarlik-virus-yardimi-274040h.htm