Dünya tarihinin ve insanlığın gördüğü en büyük ve en yıkıcı savaş I. Dünya Savaşı idi. Tabii bu kanlı mücadelenin Avrupa literatüründe anılan ilk adı “Büyük Savaş” tır. XIX. yüzyıl boyunca Avrupa kıtasında uzun yıllar devam eden kanlı savaşları, devletler arası anlaşmazlıkları ve düşmanlıkları bitirmesi adına da “bütün savaşları sona erdirecek savaş” olarak anılıyordu. XIX. yüzyıl ve önceki dönemlerdeki tüm gerginliği, hasımlığı XX. yüzyıla taşımış, adını dünya tarihine çok acı bir şekilde yazdırmayı başarmış bu savaş, 1914 yılında patlak vermiş, 1918 yılında ise sona ermiştir. Hakkında birçok kitap, tez, makale ve yazılar yazılmış, araştırmalar yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi ise İlkin Başar Özal’ın Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi adlı eseridir. Kitap Timaş Yayınları tarafından 2018 yılında İstanbul’da basılmıştır ve 447 sayfadır.
Büyük Savaş hakkında Türk tarih literatürüne kazandırılmış, bu alanda çalışanlara ya da konuya ilgi duyanlara büyük fayda sağlayacağı şüphesizdir. Savaşı genel hatları ile kısa ve öz bir dille anlatmasının yanı sıra cephe gerisi durumu, savaşın getirdikleri ve götürdükleri, topyekûn savaşı da çok net bir şekilde ifade etmektedir. Bibliyografya bölümüne göre, Türkçe kaynaklardan çok yabancı dildeki kaynaklara başvurulması eserin objektifliğini kuvvetlendirmiştir. Yani savaşın karşı taraftaki yansımalarını da her yönüyle inceleyerek ve kendi tarihimizle harmanlayarak ortaya çıkarılmış, okurun zihnine net bir şekilde girecek bilgiler ışığında oluşturulmuştur.
İncelediğimiz eser altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde -Savaşa Giden Yol- Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın Büyük Savaş’a doğru nasıl sürüklendiği anlatılmaktadır. Coğrafi Keşifler ile başlayan olaylar silsilesinin Rönesans, Reform Hareketleri ve Aydınlanma Çağı ile devam etmesi ve Sanayi Devrimi ile nihayete ermesinin hikayesi anlatılmıştır. Tüm bu silsilenin doğurduğu sonuçlar Avrupa devletlerini emperyalist ve sömürgeci bir yapıya sokmuştur. Başını üzerinde güneş batmayan ülke İngiltere’nin çektiği bu hareketi Fransa takip etmekteydi. Siyasi birliklerini geç tamamlayan Almanya ve İtalya’nın bu yarışa katılması, pastadan pay almak istemesi savaşı çıkaran en mühim sebeplerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasi birliğini kurduktan sonra sömürge arayışına giren Almanya, gözünü İngiltere’nin bereketli topraklarına dikince, İngiltere de sömürgelerini korumak için önlem almaya başlamıştır. Fransız İhtilali ile dünyaya yayılan milliyetçilik akımı ve beraberinde güçlü olma gayesinin getirdiği emperyalizm, Avrupa devletlerini önce rekabete sonra bloklaşmaya ve ardından savaşmaya itmiştir. İtilaf Bloku İngiltere, Fransa ve Rusya ile oluşurken, İttifak Bloku da Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya ile oluşmaktaydı. Bu mücadele oldukça çetin ve kanlı geçecekti.
İkinci bölümde –Batı Cephesi’nde Değişen Bir Şey Yok- önceki bölümde anlatılan sürecin savaş ile nihayete ermesi anlatılıyor. Bütün savaşları bitirecek savaş olduğunu söyleyenler ya da öyle olmasını umanlar büyük bir yanılgıya düşmüşlerdir. Çünkü Büyük Savaş bütün savaşları sona erdirmemiş, sadece zincirin bir halkası olarak, başka yıkıcı savaşların da sebebi olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. I. Dünya Savaşı’nın bilinen sebebi 28 Haziran 1914 günü Avusturya-Macaristan veliahdı Franz Ferdinand ve hamile eşinin bir Sırp komitacısı tarafından öldürülmesidir. Savaşın başlamasına sebep olarak söylenegelen bu olay tabii ki tek başına savaş çıkaracak güçte değildir. Yıllardır birikmiş olan gerilim bu suikast sonucu, gücünü açığa çıkarmıştır. Almanya Schlieffen planını uygulamaya koyarak Fransa’ya saldırmış ve Batı cephesini açmıştır. Ancak birçok sebepten savaş planında aksilikler yaşanınca Rusya’nın da Almanya’ya saldırması ile birlikte iki ateş arasında kalmıştır. Batı cephesinde taraflar bir türlü yenişemeyince üstünlük sağlamak için iki taraf da savaş teknolojisini geliştirmekten öteye gidememiş ve mücadele siper savaşına dönüşmüştür. Bu Sırp milliyetçisinin sıktığı kurşun tüm dünyayı dolaşacak, çok canlar alacak, kan akıtacaktır.
Üçüncü bölümde –Savaş Her Yerde- Büyük Savaş’ı bir dünya savaşı haline getiren cepheler anlatılmaktadır. Doğu cephesi adı verilen bu cephenin içinde Balkanlar, İtalya cephesi ve Afrika cephesi yer almaktadır. Adından da anlaşılacağı gibi savaşın yakıcı ateşi her yere yayılmıştır. Bu kadar geniş bir coğrafyaya yani neredeyse tüm dünyaya yayılmasının sebebi ise sömürgecilik yarışıdır. İngiltere sahip olduğu ve adeta can damarı haline gelen Hindistan ve Mısır sömürge kolonilerini ve onlara ulaşırken kullandığı yolları Almanya’ya karşı korumak istemiştir. Almanya ve İtalya da daha fazla paya sahip olmak istemekteydi. Ancak İtalya daha fazla çıkar vadeden İtilaf grubuna üye olmaktan çekinmeyecekti.
Dördüncü bölümde –Kutsal Savaş’ın Cepheleri- Büyük Savaş’ın en bilinen cepheleri anlatılmaktadır. Bu cepheler Osmanlı Devleti’nin savaştığı cephelerdir. Osmanlı Devleti Avrupa’da yaşanan modernleşmenin hızına yetişememiş, onu ağır aksak takip etmeye çalışmıştır. Avrupa’da yaşanan gelişmeler dünyada birçok şeyi dönülmez şekilde değiştirmiştir. Yaşanan tüm bu talihsizliklere son iki yüzyılda girmiş olduğu savaşlar da eklenince çok büyük kayıplar yaşamak durumunda kalmıştır. Klasik bir tabirle “hasta adam” adı takılmış olup, sahip olduğu topraklar üzerinde paylaşım planları dahi yapılmıştır. Osmanlı Devleti Büyük Savaş’a giden süreçte ittifak arayışına girmiş, lakin başta ne İtilaf Bloku ne de İttifak Bloku bu teklifi kabul etmiştir. İlerleyen tarihlerde Almanya’nın savaş planı çökünce savaşı daha geniş alanlara yaymak ve daha başka sebeplerden ötürü Almanlar teklifi kabul etmişlerdir. Osmanlı Devleti için bu mücadele “Kutsal Savaş” olarak anılmaktadır. Osmanlı orduları Kafkas, Çanakkale, Galiçya-Makedonya-Romanya, Kanal-Suriye-Filistin, Irak-Basra ve Hicaz-Yemen adlı cephelerde savaşmıştır. Çanakkale cephesinde dünyanın daha önce şahit olmadığı büyüklükteki donanmaları ve orduları yenilgiye uğratmış, Yenilmez Armada’nın alnına leke çalmıştır. Dünyada ses getiren bu zafer Türk tarihinin en önemli zaferlerindendir. Bununla birlikte adı pek bilinmese de Irak cephesinde kazanılan Kûtül Amare Zaferi de göğsümüzde bir nişane gibi parlamaktadır. Kutsal toprakların, özellikle Medine’nin müdafaası da gönüllerdeki yerini korumaktadır. Cephelerde kazanılan bölgesel zaferler savaşı kazanmaya yetmemiş, birçok cephe facialarla kaybedilmiştir. Türk tarihi açısından çok mühim bir hadisedir I. Dünya Savaşı. Osmanlı Devleti’nin sonunu getirmiş, emperyalist devletlerin egemenliği altına girmesine sebep olmuştur. Lakin Türk milleti Mustafa Kemal Paşa önderliğinde makus talihini yenecek, Türk Kurtuluş Savaşı’nı vererek Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa edeceklerdir.
Beşinci bölümde -Savaşın Yeni Yüzü- I. Dünya Savaşı’nın az ünlü olan cephelerindeki mücadeleler anlatılmaktadır. Savaşın Uzak Doğu’da da kendini göstermesi, Japonya’nın sömürge yarışına girmesinin eseridir. İşte savaş şimdi dünya savaşı olma şanına erişmek üzeredir. Japonya savaşı fırsat bilip Çin’i işgal etmiş ve hakimiyeti altına almıştır. Bu bölümde deniz savaşları ve hava savaşları da anlatılmaktadır. Donanmalarda yapılan devrimsel nitelikteki gemi ve denizaltılar dönem teknolojisi bakımından oldukça önemlidir. Hava hakimiyetinin önemi de bu savaşta anlaşılmış, uçaksız memleket çatısız eve benzetilmiştir. Savaşın tarafları birbirleri üzerinde galibiyet kuramadıkları zamanlarda kullandıkları savaş aletlerini geliştirme yoluna gitmişlerdir. Bu da bilim ve teknolojide gelişmelere sebep olmuştur. Savaş cepheden çıkmış, topyekûn savaş haline gelmiş, istihbarat taktikleri gelişmiş, propaganda savaşı yaşanmıştır. Tüm bu gelişmeler savaş devam ederken meydana gelmiştir.
Altıncı ve son bölümde –Savaşı Sona Erdiren Antlaşmalar- savaşın sona ermesi, ateşkes antlaşmaları, galip devletlerin kazandığı anlaşmalar anlatılmaktadır. Eserin sonuna gelen okurların da takdir edeceği gibi I. Dünya Savaşı bütün savaşları sona erdirmemiş, hatta daha büyük ve yıkıcı savaşları doğurmuştur.
* Kısa I. Dünya Savaşı Tarihi, İlkin Başar Özal, Timaş Yayınları, 2018, ISBN9786050826715