Yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
O MHP nasıl çalışırdı?
Sadi Somuncuoğlu’nun gözlem ve hatıraları Türkeş Bey’in ve 1980 öncesi MHP’sinin bu yönüne ışık tutar:
“1969’da MHP’de Genel İdare Kurulu’na seçildim. 1980’e kadar Türkeş’le beraber olduk. Divanda, Genel İdare Kurulu’nda ve Parti Grubu’nda yazılı bir gündemle toplanılır. Genel İdare Kurulu ayda bir; Parti Gurubu ve Başkanlık Divanı her hafta toplanır. Hatta onun dışında acil konular olursa acil toplantılar yapılır.
Gündem ile çalışma yapılır. Gündem nedir? Madde madde kâğıda yazılmıştır. Birinci madde bitti, söz alan olmadı mı madde oylanır. Oylanacak madde çok önemliyse kâğıt dağıtılır, gizli oylama yapılır. Orta derecede ise el kaldırılarak, üzerinde kolay anlaşılacak bir konuysa uzlaşmayla, hani konsensüs dedikleri siyasi metotla yapılırdı.
Her toplantıda 3-5 madde vardır. Her maddenin görüşülmesinde 3-5 teklif olur. Bu hesapla 1969’dan 1980’e kadar binlerce teklif görüşülmüştür. Türkeş genellikle fikir beyan etmezdi. Fikrini çok nadir beyan ederdi. Peki, nasıl karar alınırdı? Herkes sözünü bitirince oylamaya gidilirdi. İlk defa katılanlar şaşırırdı.”
Tek adam değil takımın ortak aklı
Trabzon milletvekili Ömer Çakıroğlu Adalet Partisi’nden bize geçti. Bir toplantı iki toplantı, Karadenizli ve Oflu olduğu için kendisi, nükte de yapar onlar biliyorsunuz... Kararı aldık, “itirazım var!” diye bağırdı. Türkeş Bey, “Hayrola Ömer Bey neye itirazın var?” dedi. ‘Efendim’ dedi. “dinine yandığım Adalet Partisi’nden daha demokrat parti olduğunu bilsem MHP’ye gelmezdim, faşist Parti diye ben buraya geldim, orda bile böyle oylama usulü yok. Grup toplantısı yapılmadan önce tahtaya tebeşirle gündem yazılır, Beyefendi mutadı gereğince yarım saat geç gelir, doğru kürsüye çıkar, yerine oturmaz, Birinci maddeden son maddeye kadar partinin ne yapması lazım geldiğini anlatır, grup biter. Bazı idealist yeni gelmiş milletvekilleri söz alırlar; bunlar acemidir, çıkarlar kürsüye Genel Başkan Süleyman Demirel’in ne kadar önemli şeyler söylediğini, takdirlerini, hayranlıklarını belirttikten sonra, efendim filan madde ile ilgili ben de hadisenin içinde bulunduğum için bilgi arz etmek istiyorum diye heyete konuşur. Beyefendinin adamları onu daire içine alırlar. Bu ilerde bize problem olacak birisidir derler ve onun siyasi hayatı biter. Buraya geliyorum, konuş konuş sonra oylama yapılıyor.”
Türkeş Bey sordu, “Peki Ömer Bey ne teklif ediyorsun?”
“'Efendim herkes konuşsun kararı siz verin.”
“Bak Ömer Bey, biz başından itibaren bu usulü uyguluyoruz. Bundan çok memnunuz. Sabredersen ilerde sen de memnun olursun.” dedi.
Ömer Çakıroğlu 80 darbesinin mahkemesinde yargılanırken bunu anlattı. “Ve hakikaten gördüm ki doğru olan buymuş, demokrasi buymuş, bizim bildiğimiz değilmiş.” dedi.
***
“Genel İdare Kurulu ile Meclis grubu ortak toplanmıştık. Gündemde ülkenin içinde bulunduğu anarşi konusu vardı. Sadi Somuncuoğlu, son Kahramanmaraş olaylarından bahsederek, “Güvenliğin emniyet güçleriyle sağlanamayacağı anlaşılmıştır. Acil ve etkili tedbir, Anayasanın emri olan sıkıyönetime başvurulmasıdır; görüşülmesini teklif ediyorum.” dedi.
Türkeş, çok nadir görülen bir şekilde düşüncesini baştan açıklayarak “Arkadaşlar, askerler siyaset işlerinden pek anlamazlar, gelin sıkıyönetim istemeyelim.” dedi. Müzakere başladı; söz alan üyeler teklifin lehinde ve aleyhinde konuşmalar yaptılar. Söz bitince gizli oylamaya geçildi, sayımda sıkıyönetimin ilanı gereklidir kararı çıktı. Bu kararımız basına açıklandı; TBMM toplanarak konuyu görüştü ve 26.12. 1978 günü 13 ilde sıkıyönetim ilanına karar verildi.
Teklifi kabul edilmeyen Türkeş, bu sonucu çok normal gördü ve “Arkadaşlar karar verilmiştir. Bunun dışında söylenenler hükümsüzdür; unutulmalıdır. Bu kapıdan aldığımız kararın zaferi için çıkacağız.” dedi. Herkes mutlu, kendinden emin ve kararlı bir şekilde toplantıdan ayrıldı.
***
“Sivas Müftüsü Ali Gürbüz bize katıldı. Bizim geleneğimize yeni. O da bir kaç toplantı bekledi. Türkeş Bey’e ‘Efendim, siz fikir beyan etmiyorsunuz, biz sizin fikrinizi öğrenmek istiyoruz?’ dedi.
“‘Ali Bey! Benim fikirlerim söylenmese, elbette ben de söylerim, arkadaşlar ifade ediyorlar sen merak etme!”
***
“Türkeş Bey, ‘Adana’dan aday olmayacağım, Ankara’dan aday olmak istiyorum’ dedi. Onun için müzakere açıldı. Söz alınıyor, bir arkadaşımız, siz Adana ile bütünleştiniz tekrar Adana’da devam etmeniz lazım, bunu rakip partiler istismar eder, Ankara’dan aday olmanız doğru değil diyor. Bir başka arkadaşımız, Ankara’dan aday olmanız doğru diyor. Bir genel başkan ben Adana’dan değil Ankara’dan aday olmak istiyorum diyor, orda bulunan yönetim kurulu üyesi bu doğru değil diyor veya söz alıyor bu doğru efendim diyor. Gizli oylama için kâğıt dağıtıldı. Oylandı, Adana çıktı ve Adana’dan aday oldu.
“Bunu bugün hiçbir lider yapamaz. O gün de yapamazdı. Kendine demokrat değil özgürlükçülerin kralı dese yapamaz.”
Büyük Ankara yürüyüşü- 15 Nisan 1978: Soldan sağa; Mehmet Doğan, Gün Sazak, Alparslan Türkeş, Sadi Somuncuoğlu, Turan Koçal
O muazzam güç böyle doğar
“Buradaki üstünlük herkesin fikirlerini, hiçbir endişe, hiçbir çekinceye kapılmadan, hiçbir tereddüt duymadan, rahatça ifade edebileceği bir ortamı meydana getirmek ve böyle yönetmek. İşte demokrasi budur! İnsan haysiyetine, şahsiyetine hizmet budur! Fikirlerine değer vermek budur! Bunu temin eden insan olduğu için herkes Türkeş’e sonsuz hürmet ve bağlılık gösterdi. Gerçek liderlik buydu.”
Yalnız merkezde değil, ülke çapında teşkilâtlarda da aynı hür hava hâkimdi. Bölge toplantıları, il toplantıları yapılırdı. Orada mahallî yöneticiler, merkezin şu veya bu tutumuna, beyanatına karşı tenkitlerini dile getirirlerdi. Türkeş Bey dikkatle dinler, not alır, dinlediğini konuşana kuvvetle hissettirerek dinler ki buna ‘aktif dinleme’ deniyor ve sonra cevap verirdi. Konuya göre dinlerken aldığı notalara bakarak söylenenleri madde madde cevaplandırır ve olup bitenin niçin öyle değerlendirildiğini uzun uzun izah eder; haklı tenkitleri teşekkürle vurgular; arkadaşlar bunun üzerinde duracağız der ve hesap verirdi.
İşte hâlâ yurt çapında bütün partilerde, bütün toplum faaliyetlerinde hâlâ o dönem yetişenlerin ve onlardan sonra gelen MHP neslinin etkilerinin devamının sebebi budur.
“Ve” diyor Somuncuoğlu, “bu sürekli alışveriş, hür ve saygılı atmosfer içinde, kısa zamanda gerek merkez organları gerekse bütün parti teşkilatı, tek ve birleşik bir ortak akıl haline geldi. Öyle ki, herhangi bir olay karşısında, Genel İdare Kurulu’nun herhangi bir üyesine veya İstanbul, İzmir veya Kars veya Konya teşkilatından bir yöneticiye, Türkiye siyaseti ile ilgili herhangi bir şey sorsanız, hayret verici şekilde aynı cevabı alırdınız. Bu fikir birliği teşkilâtlardan taraftara yayıldı. Etkisi bugüne kadar uzanan MHP hareketinin sırrı burada; bu hürriyet ve demokrasi anlayışında ve onun sağladığı şahsî inisiyatif ve sorumluluk hissindedir.”
Bugüne ders: Millî Düşünce Merkezi
“Bu yüzden biz, Millî Düşünce Merkezi Derneği’ni kurarken de ilk beyanımız, ‘burası hür bir ortamdır, herkes fikrini serbestçe söyler.’ oldu.”
“Görerek öğrendik ki fikir birliğini sağlamanın yolu, farklı fikirleri susturmak değil tam tersine, saygıyla dinlemek, ikna olmak, ikna etmek, oylamaktır. Bu yapıldığında da elinize hidrojen bombasından etkili dev bir güç geçer. İşte 1980’e kadar MHP budur.”