Kitabın yazarı Dr. İrfan Paksoy, TSK bünyesinde farklı görevlerde bulunmuş ve emekli olmuş bir subay, aynı zamanda bir akademisyen ve öğretim üyesi.
Bilgelik Okumaları adlı kitap, ibretlik dersler, öğütler, kıssadan hisse bilgiler, özlü sözler ve erdemler odaklı, biraz hacimli bir kitap; uzunca bir zamanın ve yoğun bir emeğin sonunda, birçok kaynaktan süzülerek derlendiği izlenimi veriyor. Kitap, ilkçağ ve ortaçağ boyunca yaşamış olan doğulu ve batılı bilgeleri, siyasi ve askeri dehaları, yaşam öykülerinden bazı kesitleri ve veciz sözlerini konu ediniyor. Tarih, Felsefe, düşünce, değerler ve erdemler üzerine yaklaşık 80 başlıktan oluşan bir derleme niteliğinde; yer yer siyasi tarihten ve dinler tarihinden de bahsediyor. Kitabın son bölümlerinde özellikle İslam kültür ve medeniyet tarihinde önemli bir yeri olan ve gelenek haline gelmiş olan “siyasetname” türüne ve bu türün bazı örneklerine genişçe yer verilmiş. Kitap sayesinde hem Doğu’dan hem Batı’dan onlarca filozofu, bilgeyi, kahramanı; felsefi, tarihi, askeri ve siyasi şahsiyeti yakından tanıyorsunuz. Özellikle Yunan ve Romalı düşünürlerden Sokrates, Platon, Epiktetos, Arşimet, kadın filozof Hypatia, Kral İskender, İmparator Sezar; Doğulu bilgelerden Buda, Konfüçyüs, Beydeba, Farabi, Yusuf Has Hacip, İran Kralı Nuşirevan ve Halife Hz. Ömer’e daha genişçe yer ayrılmış.
Kitabın dili rahat, anlaşılır. Zengin, geniş, ayrıntılı ve aydınlatıcı dipnotlara sahip.
Tarihe, özellikle felsefe, düşünce tarihine meraklı ve ilgili kişilerin okunması gereken bir kitap. Piyasada benzeri nitelikte başka kitaplar da var ve bunlardan birkaçını okumuşluğum da var; ancak Bilgelik Okumaları adlı kitap, konu edindiği şahıslar hakkında gerek dipnotlarda ve gerekse metin içerisinde tanıtıcı bilgiler vermesi yönüyle diğerlerinden ayrılıyor. Kitap, okuyucuya hayat, yaşam ilkeleri, erdemler, düşünce ve davranış biçimleri üzerine bilinç ve farkındalık kazandırma amacıyla hazırlanmış.
Bilgelik ve hikmet, felsefe tarihinde, din ve inançlarda, toplumsal yaşamda ve siyasi ve askeri kahramanlar nezdinde tarih boyunca önemli olmuş, değerli bulunmuştur. Bilgelik, sadece bilgiye sahip olmak değil bilgiye uygun yaşamak, tavır almaktır. Birçok siyasi ve askeri kahramanın, büyük ve etkili liderlerin yanında ve yakınında bilgelerin olması rastlantı değildir. Büyük işler ve etkili eylemler, büyük zaferler, büyük düşüncelerle, büyük insanlarla gerçekleşir. Bilgi güçtür; bilgi, bilene ve ona sahip olana / onu kullanana güç ve üstünlük kazandırır. Hayatın sırları, bilgiyle çözülür. Fikir tartışmaları ve zaferler, bilgiyle kazanılır. Teknoloji, bilgiyle üretilir. Kitap boyunca bu hakikat işlenmiş ve örneklendirilmiştir.
İnsan sadece bedenden, maddeden ibaret değildir. İnsan aynı zamanda bilgidir, akıldır, düşüncedir, ahlaktır, erdemdir. İnsanı insan yapan, onu hayvandan ayıran da, bu özelliklerdir. Bilgeler ve filozoflar, bu gerçek üzerine de düşünmüşler ve fikirler üretmişlerdir. Bu fikirler, bugün de insanlara ışık tutmakta, yol göstermektedir. Erdemler, değerler ve ahlak evrenseldir, insana özgüdür. Hem Doğu’da hem Batı’da yer bulan, kabul gören evrensel, ortak değerler vardır. Şüphesiz değerlerin ve ahlakın, erdemlerin kaynağı büyük ölçüde dinlerdir ancak bununla beraber filozofların ve düşünülerin akılcı bir yaklaşımla ortaya koydukları bazı erdemler ve değerler de vardır. Filozofların ve bilgelerin ortaya koydukları değerler ve erdemler, çoğunlukla dinlerle paralellik arz etmiş; onlar da beğenilmiş ve genel kabul görmüştür. Kitapta buna da genişçe yer aldığını görüyoruz.
Gelişme sadece maddi alanda, ekonomi, bilim ve teknoloji alanında olan / olması gereken bir nitelik / nicelik değildir ve olmamalıdır. Erdemden, ahlaki ve insani değerlerden noksan olan maddi ve teknolojik gelişmeler, zarar ve tehlike doğurabilir. Bu sebeple ahlak, erdemler ve değerler, yani “insanlık” alanındaki gelişme, asla unutulmamalı ve es geçilmemelidir. Maalesef günümüzde yaşanan ve acı veren de budur; insanlar, “insanlığı” yitirmiş gibi! Daha insani, daha huzurlu bir gelecek için vicdanı uyandırmalı, değerleri ve erdemleri / ahlakı ilke edinmeli, hayata egemen kılmalıyız. Egonun, nefsin kontrol altına alınması, ıslah edilmesi, ehlileştirilmesi gerekir. Bunu ne kadar başarabilir ve yaygınlaştırabilirsek dünya o kadar huzurlu, o kadar barışçıl ve yaşanılır bir yer olacaktır. İyilerin, iyiliklerin, fedakârlığın, dostluğun, paylaşmanın, yardımlaşmanın artması ve yaygınlaşması evrensel bir amaç haline getirilmeli; bunun için de bilgelere kulak verilmelidir. Dünya / zaman kötü değildir; dünyayı / zamanı kötü hale getiren insanlardır. İnsan düzelirse, iyileşirse dünya / zaman düzelir, iyileşir. Anneler, babalar, öğretmenler, liderler bu gerçeği iyi kavramalıdır.
İlk ve ortaçağda okullarda ve medreselerde eğitimde ahlak, erdem, değerler eğitimi, vicdan eğitimi dersleri muhakkak önemli yer bulurmuş. Okutulan kitaplarda ve işlenen derslerde, ahlak ve erdem üzerinde de durulurmuş. Bilgeler, ahlaken olgunlaşmamış olana, insan gözüyle bakmazmış. Günümüzün eğitim sistemlerinde ve kurumlarında, öğretim programlarında ve ders kitaplarında ahlak ve erdemler konusunun yeterince yer bulmaması önemli bir eksikliktir; bu eksiklik, ilgili ve yetkililerce acilen ve muhakkak giderilmelidir. İnsani ve ahlaki değerler, erdemler; ağaç yaş iken eğilir misali, özellikle eğitimin ilk kademesinde her bireye kavratılmalı; eğitimin tüm kademelerinde sadece bilgili değil aynı zamanda ahlaklı, erdemli insanlar yetiştirmek hedeflenmeli, buna göre uygun bir yapılanmaya, sürece gidilmelidir.
Yeri gelmişken, kitaptan birkaç alıntı aktarmak isterim: “Pirincin içindeki siyah taşlardan değil beyaz taşlardan kork,”, “Yakışıksız hallerden biri de, kaba tabiatlı olmaktır,”, “Kalite, erdemdir,”, “Rüyanızın rüya olduğunu ancak uyandığınızda fark edersiniz,”, “Sarhoş mutlaka ayılır ama cahil asla!”, “Cahil insan, bilge insana hâkim olduğunda felaket ve adaletsizlik kaçınılmaz olur,”, “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi, sen de başkasına yapma,”, “Tembellik etmek, akıllıca bir iş değildir.” Bu tür bilgece sözler, her insanın yaşam ilkesi, yaşam tarzı haline gelmeli ki dünya, huzur bulsun.
Kitabın kanaatimce tek kusuru, sıkça tekrarların olmasıdır; dipnotlarda yer alan bilgiler, cümleler, birçok yerde, hemen hemen aynı şekilde metin içinde de yer alıyor. Bu, okuyucu için zaman kaybına ve belki bazı okuyucuların da sıkılmasına neden olabilir. Kitabın sonraki baskılarında bu tekrarların giderilmesi bu kusuru ortadan kaldıracaktır.
Kitabın kapağında, başlığın altında, “Kadimden Ortaçağ’a” ibaresinin varlığı akla, “Yeniçağ’dan Günümüze” ibaresiyle kitabın ikinci cildinin çıkabileceği düşüncesini ve umudunu getiriyor. Düşünce, karakter ve kişilik gelişimi açısından bu tür kitapların ve okuyanlarının artması faydalı olacaktır.
*Bu yazı Kitap Şuuru intisabıdır.