1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.
İletişim: osmankepenek26@gmail.com
6 Ağustos tarihli köşe yazımda bu hafta İstanbul’da düzenlenecek olan dörtlü zirvenin öneminden bahsetmiştim. Fransa, Almanya ve Rusya’nın liderler düzeyinde katılacağı duyurulan bu toplantı, belirtildiği üzere 7 Eylül’de İstanbul’da gerçekleştirilecek olmakla beraber zirvenin diplomatlar düzeyinde yapılması kararlaştırıldı. Bu değişikliğe sebep olarak da “böyle bir toplantının liderler seviyesinde yapılması için henüz çok erken olduğu ve bu kararın söz konusu dört ülke tarafından ortaklaşa alındığı” bildirildi. Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun iki önemli ülkesi olan Fransa ve Almanya’nın bu zirvede Rusya ile doğrudan görüşecek olması sadece Suriye açısından değil, uluslararası politikanın gündemindeki diğer başlıklar için de önem arz etmekteydi. Ayrıca bu görüşmenin Türkiye-ABD ilişkilerinin bitme noktasına geldiği bir dönemde Türkiye’de gerçekleştirilecek olması da ayrı bir mesaj olarak değerlendirilmekteydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın net bir ifade ile geçen ay duyurduğu zirvenin bugün itibariyle basit bir görüşme düzeyine çekilmesi ve aynı tarihte Erdoğan’ın İran’a giderek Rusya-İran-Türkiye arasında gerçekleştirilecek üçlü zirveye katılacak olması, İstanbul’da yapılacak olan toplantıyı gölgede bırakmış durumda.
Söz konusu toplantı ile alakalı üç lider de net bir açıklama yapmayıp, kesin tarih vermezken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvenin tarihini kesin olarak duyurması ve bunun üzerine Almanya Başbakanı Merkel’in konuyu Putin’le istişare edeceklerini söylemesi ve neticede ortaya çıkan bu sonuç, Türkiye açısından olumlu değerlendirilebilecek bir durum değildir. Putin ve Merkel’in Berlin’de yaptığı görüşmeden zirvenin ileri bir tarihte yapılması kararı çıkmış ve şimdilik uzmanlardan oluşan bir heyetin hazırlık toplantılarına devam etmesi uygun görülmüştü. Almanya ve Rusya zirvenin 7 Eylül’de gerçekleşmesini bu şekilde reddederken, Fransa ise Suriye’de siyasal reformların hızla gerçekleştirileceği ve ateşkes sağlanacağı noktasında garanti almadan zirvede yer almak istemediğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise diğer ülke liderlerinden teyit almadan zirve tarihini açıklamasının hikmeti kimse tarafından anlaşılmış değil.
Başkent Paris’te düzenlenen Büyükelçiler konferansında konuşan Macron, bu konuda Rusya’ya seslenerek “Rejim güçleri tarafından İdlib’e yapılacak olası bir operasyonun yeni insanlık dramlarına sebep olabileceği” uyarısında bulundu. Seçildiği günden bu yana sürekli olarak ABD karşıtı söylemleri ile gündeme gelen Macron, Avrupa Birliği’nin güçlendirilip askeri bir güç haline gelmesini savunuyor. Bütün Avrupa’nın güvenliğinin sadece ABD’nin elinde olmasının Avrupa açısından kabul edilebilir bir durum olmadığını da ifade eden Macron, bu konuda Rusya’yı Avrupalı bir müttefik olarak görüyor. Ancak Rusya’nın Suriye’de izlemiş olduğu politikayı ve Esad rejimi ile bir geçiş döneminin olmasını kabul etmiyor. Rusya’nın ise Suriye politikasını değiştirme ihtimali yok denilecek kadar az. Almanya’nın da benzer kaygıları mevcut ve hali hazırda bu endişeleri giderilmeden Rusya ile aynı masaya oturmaktan tedirginlik duyduğu açıkça görülüyor.
Trump başkanlığındaki ABD ile sık sık kriz yaşayan Avrupalı ülkeler, bir süre daha hem Suriye’de hem de diğer meselelerde çözüm üretemeyecek gibi duruyor. 7 Eylül’deki zirvenin gerçekleştirilememesi ve Rusya’nın politikalarından duyulan rahatsızlığın kısa sürede ortadan kalkmayacağı da göz önünde bulundurulursa Avrupa ve ABD arasındaki sorunlar yumağının giderek büyüyeceğini söylemek mümkün. Öte yandan İdlib meselesi Türkiye açısından da kritik bir süreç olarak masada durmaya devam ediyor. Özellikle Rusya’nın stratejik ortak olarak ifade edildiği bu dönemde Tahran’da yapılacak zirve daha da bir önem kazanmış durumda. Daha önce Soçi ve Ankara’da yapılan söz konusu üçlü zirvenin İran’daki adresinin Tebriz olacağı duyrulmuş ancak zirveden kısa bir süre önce toplantının Tahran’da yapılacağı açıklanmıştı. Bilindiği gibi Tebriz, Güney Azerbaycan Türklerinin merkezi konumunda bulunan tarihi bir şehir. Zirvenin hangi sebeplerle Tahran’a taşındığı açıklanmazken, konunun Tebriz’deki Türk varlığı ile bir alakasının olup olmadığı kısa zamanda netliğe kavuşacaktır.