İletişim: sakinoner@hotmail.com
Öğretmen - Yönetici – Merkez ve Taşra Teşkilâtı
Sayın Bakanım,
Sorunların yoğun bulunduğu, giderek kan kaybeden eğitimimizi iyileştirmek üzere iş başındasınız. İşiniz zor, Allah kolaylık versin. İşinize müdahale edilmezse, başarılı olma potansiyeline sahip bir eğitimci olduğunuzu biliyoruz. Hayatının 44 yılını eğitime adamış ve millet menfaatini her şeyin üstünde tutan biri olarak, yardımcı olmak için eğitimin sorunları ile ilgili çözüm önerilerimi sizinle paylaşmayı yararlı görüyorum.
Millî Eğitim sistemimiz, Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar çeşitli etkenlerle sürekli değiştirilmiştir. Sonuçları alınmadan yapılan bu değişiklikler, eğitimde bir karmaşa ortamı yaratmıştır. Eğitimin paydaşları ile görüşülmeden yapılan bu düzenlemeler, uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Eğitim gibi dinamik ve çok yönlü bir sistemin sorunları, insanlık evrende olduğu sürece varlığını sürdürecektir. Önemli olan, bu konuyu ideolojinin dar kalıplarıyla değil, pedagoji ve evrensel standartların verileriyle ele alabilmektir.
Eğitimde yapılacak düzenlemelerle ilgili önerilerimiz aşağıda başlıklar halinde belirtilmiştir.
1. Öğretmen Eğitimi ve Sorunları
Bir ülkenin eğitim kalitesi, öğretmen kalitesi ile eşdeğerdir. Öğrenci başarısını etkileyen en önemli okul değişkeni de ‘öğretmen kalitesi’dir. Geleceğin insan gücünün yetiştirilmesinde en önemli unsurlardan biri olan öğretmenlerin, üstün mesleki niteliklere ve donanıma sahip olarak yetiştirilmesi, ülkemizin bekası açısından son derecede hayati bir önem taşımaktadır.
Kaliteli eğitim için ‘sürdürülebilirlik’ şarttır. Sistemin sürdürülebilir olması için, daha önce eğitim alanında önemli reformlar yapmış ve çok önemli gelişmeler sağlamış ülkelerin (Kanada, Finlandiya, Güney Kore, Litvanya vs.) yaptıklarının incelenmesinde yarar vardır. Bu ülkelerde ortak olarak öncelikle ‘öğretmen eğitimi’ne önem verildiği ve sonrasında eğitim kalitesine yönelik başarılı sonuçlar alındığı görülmektedir.
Sayın Bakanımızın veli-öğrenci-öğretmen arasında büyük sıkıntılara yol açan 147 Alo Şikâyet Hattı’nın kapatılması ve öğretmen performansının ölçülmesinin kaldırılması, öğretmen camiasında büyük memnuniyet yaratmıştır. Öğretmenlerimizden kaliteli hizmet ve yüksek verim almak istiyorsak, onları motive etmeli ve morallerini yüksek tutulmalı, sorunlarını çözmeliyiz.
Bu çerçevede yapılması düşünülen hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
a. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Eğitim Enstitüleri’nin ve Yüksek Öğretmen Okulları’nın, 2014 yılında da Öğretmen Liseleri’nin kapatılmasıyla, öğretmenlik mesleğinin kaynağı tamamen kurutulmuştur. Kapatılan Öğretmen Liseleri yeniden öğretime açılmalıdır.
b. Her branşta mutlaka yoğun yabancı dil eğitimi verilen ‘Öğretmen Üniversiteleri’ kurulmalıdır. Bu konuda geçmişteki, yatılı ve lisans eğitimi ile mesleki eğitimin aynı anda verildiği Yüksek Öğretmen Okulu modelinden faydalanılabilinir.
c. Öğretmen Üniversitesi mezunlarının, yabancı dillerini pekiştirebilmeleri için belirli bir süre yurt dışında eğitim görmeleri, yüksek lisans ve doktora yapmaları teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
d. Öğretmen Liseleri ve Öğretmen Üniversiteleri’nde, mesleki dayanışma ve öğretmenlik ruhunun oluşumuna ve eğitim kalitesine önemli katkıda bulunduğu bilinen yatılılık sistemi yeniden kurgulanmalıdır. Öğrencilere, geçmişte olduğu gibi, yatılı okuduğu bir yıla karşılık, bir yıl mecburi hizmet getirilmelidir.
e. Öğretmenler belirli aralıklarla zorunlu hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır.
f. Atanabilecek kadar öğretmen yetiştirilmelidir. Planlı bir şekilde ülkenin ihtiyacı olan alanlarda, ihtiyaca göre öğretmen adayı yetiştirilmelidir.
g. Öğretmen atamalarında, KPSS puanı dışında yapılan ve çoğunlukla sübjektif değerlendirmelere dayanan mülakat sisteminden vazgeçilmelidir. Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri’ne öğretmen alımında branş ile ilgili mülakat sınavı yapılabilir.
h. İlgisiz branşlardan mezun olup iş bulamadıkları için sözleşmeli öğretmen olarak atananların mesleki verimliliği çok düşüktür. Bu nedenle sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir.
i. Bütçede eğitimin payı daha da yükseltilerek, öğretmenlerin özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalıdır. Bu konuda en büyük görev öğretmen sendikalarına düşmektedir. Bu bağlamda; öğretmenlerin de 3600 Ek Gösterge’den yararlandırılması sağlanmalı, etüd ve ek ders ücretleri günün şartlarına göre yeniden belirlenmelidir. Öğretmenlerin verimini arttırmak için, ücretlendirmede performansa dayalı bir sistem de kurulabilir. Öğretmenin mali statüsünün yükseltilmesi, sosyal statüsünü de yükseltecektir.
j. Bakanlıkça daha önce hazırlanmış olan Öğretmen Personel Kanunu’nun yasalaşması sağlanarak öğretmenlik mesleğinin özellikli bir meslek olduğu ortaya konulmalıdır.
2. Eğitim Yöneticisi Yetiştirilmesi
Son yıllarda nitelikli eğitim yöneticisi yetişmemektedir. Bu görevi başarı ile yürütebilecek öğretmenler, özlük hakları yönünden cazip olmadığı için yönetici olmak istememektedirler. Yönetici atamaları ile ilgili kriterler ve yöntemler sık sık değiştirilmektedir.
Daha önce belirli kıdem, yönetim görevleri, mesleki başarılar, yayınlar ve ödüllere göre puanlama usulüyle yönetici atanırken, daha sonra merkezi sınav sonuçlarına göre atanmıştır. Bugün ise bu sınava ek olarak, mülakat da yapılmaktadır. Mülakatlarda genellikle, ehliyet, liyakat ve deneyim göz önünde bulundurulmamakta ve hiçbir yönetim kademesinde çalışmayan öğretmenler, doğrudan okul müdürü olabilmektedirler.
Eğitim yöneticileri ile ilgili önerilerimiz şunlardır:
a. Yönetici atama mevzuatı yeniden düzenlenmelidir. Yönetici adayları, merkezi sınav puanına ek olarak, yüksek lisans, doktora, yabancı dil yeterliliği, yayın, mesleki başarı ve deneyim gibi somut kriterler göz önünde bulundurularak seçilmelidir. Mülâkat sınavı kaldırılmalıdır. Seçilen bu adaylar, daha sonra en az bir yıl Milli Eğitim Akademisi’nde Eğitim Yönetimi ve Mevzuatı konularında eğitim görmelidirler.
b. Okul yöneticileri, yönetim görevleri sırasında özellikle eğitim öğretim liderliği ve veriye dayalı okul geliştirme süreçlerini yönetebilmeleri konusunda hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdırlar. Okul müdürlerine, bu makamın bir emretme, mevzuatı aynen uygulama makamı değil, mevzuatı insan ve kamu yararına yorumlama makamı olduğu kavratılmalıdır.
c. Ayrıca, son yıllarda, uzun yıllar eğitim yöneticiliği yaptıktan sonra, bir anda hiçbir gerekçe gösterilmeden görevden alınarak öğretmenliğe atanan çok sayıda deneyimli eğitim yöneticisi bulunmaktadır. Bunların çoğu, idari yargıdan birkaç defa yürütmeyi durdurma ve göreve iade kararı almışlarsa da bu kararlar uygulanmamıştır. Bu duruma üzülerek devlete küsen bu kişilerden halen görevde olanların haklarındaki idari yargı kararları uygulayarak mağduriyetleri giderilmeli ve deneyimlerinden istifade edilmelidir.
3. Merkez ve Taşra Teşkilatının Yeniden Yapılandırılması
Son yıllarda bakanlığımız merkez ve taşta teşkilatında önemli değişiklikler ve personelle ilgili radikal uygulamalar yapılmıştır. Bu konudaki önerilerimiz kısaca şöyledir:
a. Son dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda yapılan bir değişiklikle, merkez ve taşra teşkilatında görevli deneyimli yöneticilerin çoğu şahsa bağlı Eğitim Uzmanı kadrosuna atanmış, yerlerine deneyimsiz kişilerin atanması, hizmette büyük boşlukların oluşmasına yol açmıştır. Şahsa bağlı Eğitim Uzmanı kadrosuna atamalarla ilgili yasal düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bakanlık buna rağmen bu atamaları yapmıştır. Uzun süredir özlük hakları korunarak Eğitim Uzmanı kadrosunda tutulan bu deneyimli yöneticilerin mağduriyetine son verilerek kendilerinden yararlanılmalıdır.
b. Talim ve Terbiye Kurulu, yönetmelik ve yönergeler çıkararak, müfredatları ve ders kitaplarını onaylayarak, Milli Eğitim Bakanlığı’nın adeta bir yasama birimi gibi görev yapmaktaydı. Yapılan son düzenleme ile Talim ve Terbiye Kurulu bir inceleme kuruluna dönüştürülerek işlevini kaybetmiştir. Kurul tekrar eski işlevine kavuşturulmalıdır.
c. Teftiş Kurulu da denetimler yaparak okul yöneticilerimize ve öğretmenlerimize rehberlik yapmaktaydı. Son düzenlemelerle Teftiş Kurulu’nun yapısı ve statüsü değiştirilmiş ve periyodik okul denetimleri kaldırılmıştır. Yapılacak yeni bir düzenleme ile Teftiş Kurulu da eski işlevine kavuşturulmalıdır.
d. 1990’lı yıllarda mevzuatı hazırlanan ve birkaç defa TBMM’ye gönderildiği halde süresi içinde görüşülmeyerek kadük kalan Milli Eğitim Akademisi Yasası hayata geçirilmelidir.