Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
Geçtiğimiz günlerde İran Devrim Muhafızları bizi balistik füzeleriyle tehdit etti. Yunanistan’ın hemen hemen her günkü tehdit ve küstahlıklarına sözlü cevap dahi vermemeyi alışkanlık hâline getirmiş devlet ve hükûmet yetkilileri yine şaşırtmadılar ve İran’a da cevap vermediler. Ancak bu sefer durumun daha önemli tarafları var.
İran’ın büyük bir titizlikle yürüttüğü iç yapımızı zayıflatmaya yönelik göçmen sevkiyatı sonucu yüz binlerce kaçak, ülkemizde cirit atıyor. Buna bizi yönetenlerin ihanete varan ihmalleri de eklenince Türkiye büyük bir istikrarsızlığın ve kanlı olayların arifesinde görünüyor.
İran’dan arada bir küstah açıklama geldiği olurdu. Birkaç yılda bir olan ve genellikle alt düzeyden gelen açıklamalarda tehdidin dozu düşük olurdu. İran, İsrail ve hasım bellediği bâzı Arap ülkelerine karşı pençelerini gösterir, ancak onlara karşı böyle bir dil kullanırdı. Bu yıl ilk defa füzelerinin hedefine Türkiye’yi de koydular.
Karabağ Zaferi ve son aylarda Arap ülkeleri ve İsrail ile başlayan yumuşama, İran’ın bu yeni tutumunun sebeplerinden olabileceği gibi, bir diğer sebep ise Türkiye’nin artan zaafları olmalıdır. Bozuk ekonomi, adeta ele geçirilmiş güney illerimiz, sığınmacı kaynaklı güvenlik endişeleri, artan gerilim ve gözünü-kulağını tıkamaya devam eden devlet… İçeride gördüğümüz tablo, dışarıdan gelen sinyaller, tehlikenin büyük ve çok yakın olduğuna şüphe bırakmıyor. Bizimkiler, ülkede kaç sığınmacı-kaçak var tam sayıyı bilmiyor ama anlaşılan İran kaç kişiyi Türkiye’ye soktuğunu biliyor. İran’ın bu kadar pervasız olmasının başka bir açıklaması olamaz!
Diğer yöntemlere nazaran İran istihbaratının insan kaynaklı istihbarattaki becerisi ilgililerince bilinir ve bir gün hamle yapması beklenebilir. Yine çok kez altı çizildiği üzere; Afganistan’dan gelenlerin bir çoğu yıllardır Amerikan ordusu ve istihbaratıyla birlikte çalışmış eski Afganistan ordusunun mensupları. Bunlar da hesaba katıldığında Türkiye’yi her taraftan saran tehdidin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır.
“Türkiye’nin ömrü uzun değildir.”
Neden hapiste değil de mecliste olduğunu bir türlü anlayamadığımız milletvekili Ö. Öcalan yukarıdaki lafı ediyor ve Türkiye’ye ömür biçiyor. Ülkemizin milletvekili, temsilcisi olduğu milleti tehdit edip, sonumuzun zaten geldiğini söylüyor. Herhâlde böyle bir şey dünyada sadece bizim ülkemizde yaşanabilecek bir saçmalık!
Lafın devamında, milletin kendi iç sorunlarıyla cebelleşeceğini, kendilerinin ise kazanımlarına odaklanacaklarını söylüyor. Zannediyorum, iç sorunlarla cebelleşmeden kastının; sayıları sekiz milyonu aşan sığınmacı ve yasa dışı göçmenin yol açacağına inandığı sıkıntılar olduğu rahat anlaşılıyor.
Bölücü terörün ellerini ovuşturup beklediği, İran’ın hesap edip tasarladığı bâdirelerin yaşanmamasını temenni ediyoruz. 20 yıllık AKP iktidarının icraatlarının ve 9 yıllık yanlış göçmen politikasının faturası, diğer bir deyişle acı meyvesi inşallah sadece şu an içinde bulunduğumuz ekonomik kriz olarak kalır.
Türkiye’nin “ilelebet payidar kalacağına” inancımız tamdır. Yakın tarihimiz, zorlansak da bir şekilde dönemeci döndüğümüzü gösteriyor. Ancak çok yıpranıyor ve acı çekiyoruz.