Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

Demokratikleşme yolunda Irak seçimleri ve Türkmenler

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

12 Mayıs 2018 tarihinde Irak’ta gerçekleştirilen genel seçimlerin üzerinden yaklaşık olarak iki ay geçmesine rağmen ülkedeki siyasi istikrarsızlık devam ediyor. İşgalden sonra normal hayata dönmek için verilen çabaların hemen hiçbirinin sonuç vermemesi, Irak’ın siyasi geleceği için ciddi bir mesele halini almış durumda. Zira vatandaşın siyasetten ve seçimden umudunu kesmeye başladığını da bu seçimde açıkça görmüş olduk. İşgalden sonra gerçekleştirilen seçimlerde rekor bir katılımla sandık başına giderek ülkelerinin yönetiminde söz sahibi olmak isteyen Irak halkı, 12 Mayıs seçimlerine %50’nin altında bir katılım sağladı. İlk kez elektronik ortamda sayımın yapıldığı Irak seçimleri pek çok hile iddialarını ve usulsüzlerini de beraberinde getirdi. Bağdat yönetimi ise 102 milyon dolara mal olan bu sistemin herhangi bir şekilde hatalı olduğunu ya da dışarıdan müdahaleye açık olabileceğini uzun süre kabul etmedi. Ancak başta Türkmenler olmak üzere, Irak genelinde yapılan bin 500 itiraz ve Türkmenlerin 12 Mayıs’ın hemen ardından başlayarak bir aya yakın sürdürdükleri ‘Mavi Bayrak Direnişi’ sayesinde Irak Parlamentosu’ndan tüm sandıkların yeniden ve elle sayılması yönünde bir karar çıktı. Esasen Irak Türklerinin bu demokratik mücadelesi sadece kendileri için değil, bütün Irak halkı adına kazanılmış bir zaferdir ve Irak’ın demokratik bir ülke olarak yoluna devam etmesi adına önemli bir kazanımdır. Bu kazanımın Irak’ın siyasi arenasına yansıması için diğer siyasi gruplarında en az Türkmenler kadar sandıklara ve sandıkta tecelli eden sonuçlara saygı göstermesi, yapılan seçim usulsüzlüklerine karşı tepki ortaya koyması hayati önem arz etmektedir. Irak’ın normalleşme sürecini sürekli olarak baltalayan ve Irak halkının kendi kendini yönetmesine müsaade etmek istemeyenler önce Bağdat’ta sandıkların bulunduğu binayı ateşe vermişler daha sonrada Kerkük’te sandıkların muhafaza edildiği binaya intihar bombacısı sokmak isteyerek, buradaki oyları da yok etmek istemişlerdi. Irak Türkmen Cephesi kontrolünde bulunan Kerkük’teki sandıklar çok şükür ki bu saldırılardan bir zarar görmedi ve Irak Yüksek Seçim Komiserliğince görevlendirilmiş dokuz bağımsız yargıcın gözetiminde oylar elle sayılmaya başlandı. İlk gelen sonuçlara bakıldığında bilhassa Irak Türkmen Cephesi’ne ait oyların kasıtlı olarak yok sayıldığını ve doğrudan Türkmenlerin iradelerine yönelen bir saldırının olduğunu söylemek mümkün. Bu aşamada Yüksek Seçim Komiserliği yetki sınırlarını aşan bir karara imza attı. Parlamentoda alınan kararın aksine sadece itiraz edilen sandıkların açılıp elle sayılacağını ilan eden Seçim Komiserliğine Türkmenler itiraz etti. Esasen bu karar Seçim Komiserliği üzerindeki siyasi baskının bir neticesi olarak değerlendirilebilir. Zira parlamentoda alınan karara uyularak Irak genelindeki bütün sandıkların tek tek açılıp elle sayılması hem ülke genelinde yapılan seçim hilelerinin ne boyutta olduğunu açıkça ortaya koyacak hem de bu sayım süreci uzun ve sancılı bir dönem olacağından Irak öngörülemeyen bir süre parlamentosuz kalacaktır. Irak anayasasına göre mevcut parlamentonun görevi 30 Haziran’da sona erdi. Irak Yüksek Seçim Komiserliği bu hususu da göz önünden bulundurarak 12 Mayıs seçimlerinin nihai sonucunu bir an evvel açıklayıp, parlamentonun çalışmalarına başlamasını istiyor. Irak bundan önce de pek çok kez parlamento ve hükümetsiz kalmış, son olarak Maliki döneminde 8 ay süre ile parlamento faaliyetleri askıya alınmıştı.

Etnik ve mezhepsel olarak bin bir parçaya bölünen Irak’ta bu süreci yönetmek hiçte kolay gibi görünmüyor. Diğer taraftan ise, seçmenin % 50’si ülkelerinin geleceği için hala seçim sandıklarını bir umut olarak görmeye devam ediyor. En azından bu insanların bir dahaki seçimlerde de sandık başına gidebilmesi ve sandığa atmış oldukları oyların bir işe yaradığını bilmesi de gelecek için önem arz etmektedir. Seçim sonrasında iradelerine sahip çıkmak ve ülkeleri adına inisiyatif almak üzere sokağa dökülerek demokratik bir mücadele veren tek siyasi grup Irak Türkleri olmuştur. Parlamentoda çıkan ilgili karar sonrasında gösterilerini sonlandıran Irak Türkleri, Yüksek Seçim Komiserliğinin bu karara uymaması ile birlikte yeniden eylem kararı almışlardır. Irak Türkmen Cephesi’nin talebi, Kerkük’teki bütün sandıkların tek tek açılıp elle sayılması ve Türkmenlerin almış olduğu gerçek oyların ortaya çıkmasının ardından parlamentonun bu şekilde oluşmasıdır. Mevcut Irak Parlamentosu’nun görevini bırakmış olması ve 12 Mayıs seçimlerinin henüz net olarak ortaya bir tablo çıkaramaması da Bağdat yönetimini her geçen gün daha da tedirgin etmektedir. Bugün itibariyle ortaya çıkan tabloya göre her koşulda Irak bir süre parlamentosuz kalacak ve bu süre zarfından zaten var olan otorite boşluğundan faydalanmak isteyen çeşitli terör gruplarının eline fırsat geçecektir. Önümüzdeki günlerde Irak Türkleri üzerindeki siyasi baskının artması gayet muhtemel olduğu gibi, son altı aydır onlarca Türkmen ileri gelenin de şehit edildiği unutulmamalıdır. Sürekli ifade etmeye gayret ettiğimiz gibi, Türk devletinin gözü kulağı Kerkük’te, Musul’da, Telafer’de ve dahi diğer Türkmen beldelerinde olmalıdır. Geçtiğimiz aylarda Kerkük kalesindeki Nevruz kutlamaları esnasında aralarında Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşat Salihi’nin de bulunduğu Türkmenlerin üzerine havan topuda dâhil olmak üzere çeşitli ağır silahlarla saldırıldığını da hatırlayacak olursak, devletimizin bölgedeki millettaşlarımıza evvela ciddi bir istihbarat desteği sağlaması hayati önem arz etmektedir. Türkmeneli Türkiye’nin tapu senedidir sözü unutulmamalı, oradaki Türkler Ankara’dakinden farklı görülmemelidir. Doksan yıl evvel aramıza çekilen dikenli tellerin bir millet olduğumuz gerçeğini değiştirmediğini bilmemiz ve daima bu bilinçle hareket etmemiz elzemdir.