M.Hayati Özkaya

Tüm yazıları
...

Çakıl Taşı

Mehmet Hayati ÖZKAYA, 1959’da Van’da doğdu.  İlk ve orta öğrenimini Adana’da, yükseköğrenimini Eskişehir’de tamamladı. 1982 yılından itibaren çeşitli liselerde edebiyat öğretmeni ve idareci olarak çalıştı. 1993-1995 yıllarında İtalya’nın Trieste şehrinde Yabancı Diller Enstitüsü’nde Türkçe okutmanlığı yaptı. Evli ve iki çocuk babası olan Özkaya’nın Kıssa-i Aşk, P.K 546- İdealist Bir Neslin Hikâyesi- ve Ateşi Yeniden Yakmak adlı kitapları vardır.

İletişim:m.h.ozkaya@hotmail.com

M.Hayati Özkaya

“Elbette sizin de tebessüm etmeye hakkınız var. Elbette biraz latife yapmalısınız. Elbette sizi mizahtan mahrum bırakmamalıyız. Çünkü sizler de şakalaşmaktan, ince esprilerden anlarsınız, üstelik sizler de hiç kimseye çaktırmadan yaparsınız hem de çok da güzel yaparsınız.” Bir gülmece ustası         

Tamam, adı “Millî Devlet” olan bir gazetenin sütunlarında elbette her daim ciddi meseleler ele alınmalı ve tabii ki elbette memleketin yaşadığı problemlere çözüm yolları bulunmalı; hatta bu çözüm yolları, bizi anlı şanlı bir şekilde yöneten pek sayın büyüklerimize her hafta bıkmadan, usanmadan sür manşetten anlatılmalı. Fakat yine de azıcık da olsa gençleri ya da kendini her zaman genç hissedenleri hesaba katarak arada bir neşeli fıkralara, fiyakalı sözlere veya ahvalimizi birkaç çizgi darbesiyle apaçık ortaya koyan karikatürlere yer versek kıyamet mi kopar?

 Elbette bunlarla kıyamet kopmaz. Ama, lakin, fakat devlet dediğin ciddi olur. Öyle sıradan şeylerle uğraşmaz. Az konuşur, öz konuşur. Konuştuğu zaman da her sözünde bir hikmet aranır.

-Yaa! Peki, bu kıyamet dediğimiz şey hangi durumlarda inceldiği yerden kopar. 

-Bence kıyamet, insanlar gülerken değil, ağlarken ya da birilerini ağlatırken kopar. İnsanın insana acımasız bir mahlûk olduğunu haykırırken ya da hakkın, hukukun unutulduğu, haksızlığın, baş tacı edildiği, zulmün ve zalimin bu dünyada resmîgeçit yaptığı bir ortamda kıyamet kopar.

-Hadi oradan be, bunlarla kıyamet mi kopar? Bunlarla kopsa kopsa cılız bir kahkaha kopar. Hı, hı, hı!..

-Peki ya kıyamet nasıl kopar?

-Biri yer, biri bakarsa kıyamet ondan kopar.

-Bırak yahu şu atadan dededen kalma sözleri, gel biraz çağdaş ol!

-Yani?

-Yanisi manisi şu: Artık devir değişti, kıyametin de çeşitleri var azizim. Mesela, “Kıyam et!” dediklerinde hem kıyam eder hem de “biat” edersen mesele yok! Yaşına başına bakmazlar seni el üstünde taşırlar, taşıtırlar.

-Yaa!

-Yaa!

- Peki biat etmeyi beceremezsek ne olacak?

-Ne olacak var mı? İşte o zaman kıyametin çeşitleri devreye girecek ve senin için hazırlanmış kişiye özel kıyamet kopacak.

-Allah, Allah!..

-Ne oldu? Pek şaşırdın bakıyorum!

-Şaşırmaz olur muyum? Sen de başımıza Nasrettin Hoca kesildin.

Bir gün Hoca’ya kıyamet ne zaman kopacak, diye sormuşlar. O da:

– Hangi kıyamet? demiş,

– Hocam, demişler, biz bir tane biliyoruz, kaç tane kıyamet var?
– Sizin bildiğiniz kıyamet başka, demiş, Hoca:

-Benim bildiğim iki kıyamet var; hatun ölünce küçüğü, ben ölünce büyüğü kopacak!

Anladın mı şimdi? Anladım, hem de çok iyi anladım. Geçelim o zaman TÜFE’yi müfeyi.  Aylık işsizlik oranlarını, istatistiki bilgileri, açlık sınırlarını. Hatta çerçeveletip duvarlara astığımız o muhteşem sözü:

Komşusu açken tok yatan bizden değildir!

-Tamam mı?

-Tamam da acaba diyorum hangi emojini koysam bu yazının sonuna.