Osman Kepenek

Tüm yazıları
...

BM toplantısı ve Trump’ın hezeyanları

1991 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. İlköğretim, lise ve üniversite öğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Türkiye’nin önemli düşünce kuruluşlarında uzun dönem stajyer olarak bulunmuş, çeşitli proje çalışmalarına dâhil olmuştur. 2013 yılında farklı üniversitelerde öğrenim gören öğrencilerle birlikte Akademik Araştırma Enstitüsünü kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Eskişehir Yenigün gazetesinde 3 yıl boyunca düzenli olarak köşe yazarlığı yapmıştır. Yazılarının genel muhtevası ihtisas alanı olan dış politika üzerine olmakla birlikte, Türk Dünyasındaki mühim gelişmelere ve Türk tefekkür hayatına dair görüşlerine de bu köşede yer vermiştir. Türk Dünyasının ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan kaynağını sağlamak üzere kurulan Avrasya Eğitim Merkezinin temsilciliğini üstlenmiştir. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve sempozyumlara katılmış olan Kepenek’in ulusal basında ve muhtelif dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı mevcuttur. Akademik çalışmalarına başkanı olduğu Enstitü bünyesinde devam etmektedir.

İletişim: osmankepenek26@gmail.com

Osman Kepenek

İsmini ABD’nin en uzun süre görevde kalan başkanı olan Franklin D. Roosevelt’in ortaya koyduğu bir kavramdan alan Birleşmiş Milletler (BM), Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı ve haziruna hitap ettiği 73. Genel Kurulunu geçtiğimiz hafta gerçekleştirdi. BM’nin merkezi olan Newyork’ta yapılan toplantıda liderlerin konuşmaları ve ikili görüşmeleri ülkelerinde yakinen takip edildi. Ülkemizi temsilen toplantıda hazır bulunan bakanlar ikili ve gruplar halinde yaptıkları görüşmelerde çeşitli anlaşmaları imza altına aldı. Liderler arasında da ikili görüşmelerin olduğu toplantıya dair akılda kalan en önemli detay ise Trump’ın konuşması oldu. Her şeyden önce BM toplantısında olduğunu unutmuşçasına bir konuşma gerçekleştiren ABD Başkanı, başta kendi ülkesinin temsilcileri olmak üzere hemen hemen bütün salon tarafından alaya alındı. Konuşmasının başlangıcında “ABD’yi ortaya koyduğu ileri hamlelerle kısa sürede önceki yönetimlere göre daha da ileri götürdüklerini”  söyleyen Trump, bu sözleri karşısında salondan yükselen kahkaha seslerine de “gülmenizi beklemiyordum” diye cevap verdi. Genel itibariyle kendine has laubali üslubu ile konuşmasını sürdüren Trump, zaman zaman Cemiyet-i Akvam’ın kurucu felsefesini oluşturan Wilson Prensipleri’ne de atıf yapmayı ihmal etmedi. 

Konuşması boyunca bir yandan küreselleşmeyi reddeden, diğer yandan Afrika ve Orta Doğu dâhil dünyadaki hadiselere sessiz kalamayacaklarını anlatarak İran’a tehditler savuran Trump, ABD’nin yeni bir dış politika anlayışı belirleyeceğini söylese de konuşmasının genelinden çıkarılacak sonuca göre böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söylemek yerinde bir ifade olacaktır. Esasen Trump’ın bu açıklamalarıyla birlikte son zamanlarda ülkemizde de tekrar tartışılmaya başlayan “küreselleşme mi, milliyetçilik mi?” sorusunun cevabı Trump’ta nettir. Bu cevap ABD çıkarlarını her şeyin üzerinde görmek olarak özetlenebilir. Düne kadar küreselleşme ve realizm adına Afganistan ve Irak başta olmak üzere Afrika ve Orta Doğu’nun birçok yerinde onarılmaz tahribatlara sebep olan ve olmaya devam eden Washington yönetimleri, önümüzdeki süreçte de başka saiklerle aynı politikaları uygulamaya devam edecektir. 

Trump konuşması boyunca uluslararası barış ve insan hakları konusunda bir çözüm arayışı içerisinde olmadığını iyiden iyiye hissettirdi. Venezuela’da bir sistem değişikliği olmadan meselelerin çözülemeyeceğini iddia eden Trump, diğer yandan da İran’a yönelik tehditlerini BM çatısı altında sürdürmeye devam etti. BM’nin bazı kurullarından çekilme kararı aldıklarını da açıklayan Trump, bütün dünyayı tehdit eden göç ve mülteci konusunda da uluslararası toplumun işbirliği çağrılarına kulak tıkamayı tercih etti. 

Körfez ülkeleri üzerinden petrol piyasasındaki hâkimiyetini  korumak isteyen Trump yönetimi Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyona desteğinin devam edeceği imasında da bulunmuştur. Bu noktada Trump’ın BM’nin dikkat çektiği Yemen’de yaşanılacak hadiseleri de göz ardı ettiği görülmektedir. Aynı koalisyonu sadece Körfez’de değil bundan sonraki süreçte Suriye’de de kullanmak isteyen Trump, Suriye konusunda bugün itibariyle mutabakat sağlamış olan Türkiye ve Rusya’nın karşısına bu ittifakla çıkmayı hedeflemektedir. 8. yılına giren Suriye iç savaşında neredeyse bütün mülteci yükünü kendi imkânlarını seferber ederek üzerine alan Türkiye’nin adını dahi anmayarak, Ürdün’ü örnek göstermesi de abesle iştigal olmuştur. Netice olarak BM Genel Kurulunda değil de ABD senatosundaymış gibi konuşan ve uluslararası toplumun ortaya koymuş olduğu hiçbir mesele hakkında çözüm önerisi sunmayan Trump, ABD ulusal çıkarlarından başka bir şey düşünmediğini ve bu uğurda atılacak her türlü adımı meşru gördüğünü bir kez daha ifade etmiş oldu. BM’nin bu haliyle meseleleri çözüme kavuşturamayacağının bir kez daha anlaşıldığı 73. Genel Kurul geride kalırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’nin yapısını eleştirirken sık sık dile getirdiği dünya beşten büyüktür söyleminin haklılığı bir kez daha tescillenmiş oldu.