Vahit Türk

Tüm yazıları
...

MİLLİYETÇİLİĞİMİZİN KAYNAKLARI-117

12.06.1960 Sivas/Gürün Sarıca köyü doğumlu olan Vahit Türk ilk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. 1983 tarihinde Prof. Dr. Zeynep Korkmaz danışmanlığında hazırladığı “Hüseyin Nihal Atsız’ın Ruh Adam Romanında Dil ve Üslup” adlı tezini vererek Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden mezun oldu.

1987 yılında Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun yönetiminde hazırladığı “Hatiboğlu Bahrü’l-Hakayık - Transkripsiyon” adlı teziyle yüksek lisansını, 1990 yılında Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde Prof. Dr. Tuncer Gülensoy yönetiminde hazırladığı “Ali Şir Neva’i Mecalisü’n-Nefais İnceleme-Metin-Dizin” adlı teziyle de doktorasını tamamladı.

Fırat Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi (Kazakistan), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi’nde değişik akademik kadrolarda görev yaptı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, Gaziantep Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığı gibi idarecilik görevleri yaptı.

2006 yılında Sakarya Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak başladığı görevinden ayrılarak İstanbul Kültür Üniversitesi’ne geçti. Halen İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Öğretim Üyeliğine devam etmektedir.

İletişim:vahitturk1@hotmail.com

Vahit Türk

Büyük Dönüşümler Çağı: Yirminci Yüzyıl

Önceki bölümlerde Türk yurtlarının hemen her yanında on dokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyıl başlarında yetişen ve bütün Türklük için “Türk Aydınlanması” olarak adlandırmayı uygun gördüğümüz bir dönemi yaşatan aydınların bütün yokluklara, yoksulluk ve yoksunluklara karşın hayret verici bir mücadele verdiklerinden ancak çağın nemrutlarına karşı verilen bu mücadelenin bedelini çok ağır ödediklerinden söz edilmişti. Bu aydınların her biri, çağın gerektirdiği bilgilerle donanmışlar, çok iyi yetişmişler, dünyada olup bitenleri anlayıp yorumlayabilecek bir birikime sahip olmuşlar, edindikleri bilgi ve becerileri kendi yurtlarında ya da başka bir Türk yurdunda Türklüğün hizmetine sunma derdine düşmüşlerdi. Şüphesiz bunların hepsi birbiriyle yüzde yüz aynı düşüncelere sahip değillerdi, böyle bir durum zaten mümkün olacak bir hâl de değildi. Değişik koşullarda, değişik ortamlarda, değişik aile çevrelerinde yetişmişler; değişik hayat anlayışlarına sahip olmuşlar ancak ortaklaştıkları nokta, hemen her yerde büyük sorunlar içinde yaşamak zorunda kalan, her şeyden önce bağımsızlıktan yoksun, emperyalistlerin, sömürgenlerin işgali altında kalmış uluslarının bağımsızlığını kazanıp insana yakışır bir hayata kavuşması, geleceğiyle ilgili söz sahibi olması, kısaca varlıklarını kendi bayraklarının altında sürdürme istekleriydi. Yeryüzünde imparatorluklar çağı sonlanıyor, ulusların kendi devletlerinin sahibi olmasının yolları açılıyor, ümmet bilinci, yerini ulus bilincine bırakıyor, aynı dinin mensupları bağımsızlık uğruna hiç tereddüt etmeden birbirine silah doğrultuyordu. Rusya’da 1905 yılında yaşanan dönüşüm, İran’ı ve Osmanlı’yı da etkilemiş bu üç ülkede kısa aralıklarla mutlakiyetten meşrutiyete geçilmiş; çarın, şahın ya da sultanın bendeleri yurttaş olma düzeyine yükselmeye, öncekine göre değişik düşünceler dillendirmeye, farklı şeyler düşünmeye başlamışlardı. Fransız İhtilali sonrası Avrupa’da esen değişim rüzgarları, Doğu’yu da etkilemeye başlamış, aydınlar için Avrupa deneyimi yaşamak aranılır bir hâl durumuna gelmişti. Elbette çarlık, şahlık ya da sultanlık olan ülkelerdeki uygulamalar da birbirinin tam olarak aynı değildi ancak etkilenmeler benzer olmuştu. Burada iyi ya da kötü tartışması açmaktan çok zamanın getirdiği, hemen bütün toplumları etkileyen koşullara dikkat çekmek istediğimizi belirtelim.

Türk yurtlarında yetişen aydınlar, kendi yurtlarında bağımsız devlet oluşturmaya yetecek bilgi donanımına sahiplerdi. Zaten tarih, Türk’ün kolayca devlet kurabildiğinin onlarca örneğini göstermiyor muydu! Türk’ün genetik kodları ya da Azerbaycanlıların deyişiyle “Kan Yaddaşı”, devlet örgütünü oluşturmakta hiçbir zaman sıkıntı yaşamadığını gösteriyor, Türk, en küçük bir tökezlemede yeni bir devletle tarih sahnesinde boy gösteriyordu. Bu dönemde asıl sorun, İdil-Ural bölgesinin uzun süredir işgal altında olması, aynı biçimde Türkistan ile Sibirya’nın da büyük güçlerin mücadele alanına dönüşmesi gibi dış nedenler yanında bunlardan daha önemli iç engellerin olmasıydı. Çağ, uluslar çağı idi ancak Türkler, aydınların bütün çabalarına karşın kabilecilik batağından bir türlü çıkamadılar. Osmanlı’nın tarih boyunca sürdürdüğü iskân siyaseti dolayısıyla Batı Türklerinde boyculuk zaman içinde yok olduğundan uygun ortam bulamadı ancak yüzyıllar boyu büyük devlet çatısından yoksun kalan Türk yurtlarında bu durum son derece diri idi ve dışarıdan da sürekli tahrik edildi. Tatarcılık, Başkurtçuluk, Kazak Cüzleri, Türkistan Hanlıkları, Azerbaycan Hanlıkları, Doğu Türkistan’daki bölünmüşlük, zaman zaman okumuşlar arasında bile sorun olup birleşmeyi, birlikte mücadele etmeyi engelledi. Boyculuk yanında bazı bölgelerin belası olarak bir de mezhepçilik zaman zaman etkili olmuştu. Bu çağda yetişen aydınlar, Türklüğü bölen bu iki konuyla ilgili büyük mücadele ortaya koydular ve Türk boylarını ulus üst kimliği çevresinde birleştirmeye çalıştılar. Her şeye karşın çoğu yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde olmak üzere Türk yurtlarının hemen her yanında pek çok devlet ve hükümet kuruldu.

23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Millî Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra 29 Ekim 1923 tarihinde saltanat yönetimine son verildiğini ve cumhuriyet yönetimini benimsendiğini dünyaya duyurarak yeni bir dönemi ilan etmiş oldu. Burada kısa kısa yirminci yüzyılda kurulan Türkiye Cumhuriyeti dışındaki Türk devleti ve hükümetlerinden söz edilecektir. Bilgiler Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından yayımlanan Türk Devletleri Tarih ve Kültür Atlası adlı eserden alındı.

1.Alaş-Orda Hükümeti (1917-1920)

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında Kazak bozkırlarında ciddi bir uyanış görülmeye, Rus yönetimine karşı sesler yükselmeye başlar. Özellikle Kazan ve Ufa’da eğitim gören Kazak gençleri, yirminci yüzyıl başlarında Orenburg merkez olmak üzere basın yayın faaliyetlerine girişir ve Kazak adlı bir gazete çıkarırlar. Zamanla aydınların sayısı çoğalır ve Rusya’daki gelişmelerin de nispeten uygun ortamı sağlamasıyla çalışmalar, siyasi bir harekete dönüşür. Kazak Türklerinin efsanevi kahramanlarından olan Alaş Han’ın adıyla anılan hareket, uygun ortamı bulduğu anda bugünkü Kazakistan ile Kırgızistan’ı içine alan geniş alanda Alaş-Orda Hükümetini ilan eder. Öncüler; Alihan Bükeyhan, Ahmet Baytursun, Halil Dosmuhammed, Aydarhan Turlubay, Mustafa Çokay gibi büyük ceditçi aydınlardır. Bu aydınlar, Sovyet İhtilali sonrasında 1917 yılının Kasım ayında başkenti Orenburg olan Alaş-Orda Muhtar Hükümeti ilan ettiler. 1920 yılında Kızıl Ordu başkenti işgal edip bu hükümete son verdi ve bu hükümette görev alan hemen bütün Kazak aydınları 1937-38 yıllarında yaşanan ve REPRESYA (Kızıl Kırgın-Kızıl Terör) sırasında sorgusuz sualsiz öldürüldü, adları ve eserleri yasaklandı, yakın akrabaları halk düşmanı ilan edildi. Bu uygulamalar yalnız Kazakistan’da değil bütün Türk yurtlarında yapıldı ve Türklüğün geleceğini kuracak olan binlerce Türk aydını yok edildi.

2.Garbî Trakya Devleti (12 Eylül-30 Ekim 1913)

İlk Balkan Savaşı ile yüzyıllar boyu Türk yurdu olan Rumeli’nin hemen bütünü işgal edildi. Balkanlardaki Türk nüfus göçler dolayısıyla azalmakla birlikte İkinci Balkan Savaşı sırasında Teşkilat-ı Mahsusa, Gümülcine başkent olmak üzere adı geçen devleti ilan etti ancak zamanın koşullarından dolayı Osmanlı bu devleti tanıyamadı ve Batılı güçlerin baskısıyla devlet, kısa sürede dağıldı.

3.Aras Türk Devleti (3 Kasım 1918-19 Nisan 1919)

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı ordusunun Kafkasya’yı boşaltmasıyla bölgede Ermeniler, Türkler için büyük bir tehdit oluşturmuşlardı. Bu tehdide karşılık önlem olmak üzere Nahçıvan ve Iğdır’ı içine alacak biçimde adı geçen devlet kuruldu. Ekberzade İbrahim Bey, Gambar Ali Bey, Rızazade Bekir Bey, Safazade Hasan Ağa adlı kişiler bu devletin yöneticileriydi.

4.Cenȗb-ı Garbî Kafkas Türk Devleti (17 Ocak-19 Nisan 1919)      

Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen Komünist İhtilal sonunda Ruslar Kafkasya’dan çekilmiş ve bölgede Türk nüfusun yoğun olduğu iller Osmanlı’ya bırakılmıştı. Mondros sonrasında Türkler Elviye-i Selase olarak bilinen bu illerden çekilmek zorunda kaldı ancak bölgenin önde gelenleri tarafından 5 Kasım 1918’de Kars İslam Şurası kuruldu. Bu şura 17 Ocak 1919 tarihinde Kars’ta toplanan kongreyle adı geçen devlete dönüştü ve Aras Türk Devleti de bu devlete katıldı. Cihangiroğlu İbrahim Bey’in ilk cumhurbaşkanı olduğu devletin sınırı, Nahçıvan’dan Batum’a yani Karadeniz’e kadar uzanmaktaydı. 19 Nisan 1919 tarihinde Kars İngilizler tarafından işgal edildi ve devlete son verildi.

5.Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti (1933-1934)

Hunlardan beri tarihte kurulmuş büyük Türk devletlerinin sınırları içinde bulunan tarihî Türk yurdu Doğu Türkistan, özellikle Timurlular egemenliğinden sonra istikrarsız zamanlar yaşamış ve küçük hanlıklarla yönetilmiştir. On sekizinci yüzyılda Mançular tarafından işgal edilen Doğu Türkistan’ın adı, 1894 yılında “Yeni Toprak” anlamına gelen “Şin-ciang” olarak değiştirildi ve Çinliler bugün de bu adı kullanmaktadır. 1911 yılında Mançu hanedanlığının yıkılmasıyla bölge Çinlilerce yönetilmeye başlandı ancak sık sık ayaklanmalar yaşandı ve her ayaklanma kanlı biçimde bastırıldı. 12 Nisan 1913’te Sabit Damulla komutasındaki ayaklanma sonucunda Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ilan edildi ve Hoca Niyaz Hacı cumhurbaşkanı, Sabit Damulla başbakan oldu. Rusya ile Çin arasında rekabet konusu olan Doğu Türkistan’da ilan edilen bu devlet uzun yaşayamadı ve 1934’te sonlandırıldı.

6.Hatay Türk Cumhuriyeti (2 Eylül 1938-20 Haziran 1939)

Mondros Mütarekesi sonunda önce İngilizlere sonra da Fransızlara bırakılan Hatay, Misak-ı Millî içinde olmasına karşın Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine alınamayan vatan topraklarından biri idi. 2 Eylül 1938’de bağımsızlık ilan edildi ve Tayfur Sökmen’in cumhurbaşkanı olduğu Hatay Cumhuriyeti kuruldu. Bu devletin meclisi, 20 Haziran 1939 tarihinde Türkiye’ye katılma kararı aldı ve Hatay, Türkiye’nin bir ili oldu.

7.Doğu Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949)

10 Kasım 1944 tarihinde Alihan Töre başkanlığındaki güçler Çinlilerin askerî karargâhını ele geçirdi ve 12 Kasım’da Gulca kentinde adı geçen devletin kurulduğu ilan edildi. Alihan Töre hükümet başkanı, Hakimbek Hoca ise başkan yardımcısı oldu. Bu devlet, Çin ile Sovyet Rusya’nın anlaşmasıyla 1949 yılında ortadan kaldırıldı, devleti kuranlar ve yönetenlerin hemen hepsi esrarengiz biçimde yok edildiler.

Rusya’daki Sovyet İhtilali sırasında yaşanan karmaşada Kırım’da Numan Çelebicihan başkanlığında Kırım Cumhuriyeti ilan edilmiş ancak bu da kısa sürede Komünist Rus ordularının işgaline uğramış, Cumhurbaşkanı Numan Çelebicihan ise öldürülüp Karadeniz’e atılmıştı. Aynı biçimde Kazak bozkırlarında kurulan Alaş-Orda Hükümeti gibi bir de Orta Türkistan’da Türkistan Hükümeti kurulmuş ancak bu da kısa sürede Ruslar tarafından yok edilmişti.

Son Dönem Türk Devletleri

1.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (1983)

Türkiye, Kıbrıs Türklerinin yaşadığı zulme son vermek, bütün adada Rum egemenliği kurulmasını ve Türkiye’nin güney sınırlarının tehditlere açık duruma gelmesini engellemek amacıyla 1974 yılında anlaşmalarla kendine tanınmış olan garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs’a müdahale etti. Uzun bir süre anlaşma çabaları sürdü ancak Rumların anlaşmaya yanaşmamaları ve adayı bütünüyle bir Rum yurdu yapma isteklerinden vaz geçmemeleri üzerine 1983 yılında devlet ilan edildi. Fazıl Küçük ile birlikte bütün hayatını Kıbrıs Türklüğüne vakfetmiş olan Rauf Denktaş, bu devletin cumhurbaşkanı oldu.

2.Azerbaycan Cumhuriyeti (1991)

Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasıyla bu birlik içinde federal bir cumhuriyet olan Azerbaycan, bağımsızlığını ilan etti ve o günden bugüne önce Azadlık Meydanı’ndaki gösterilerde Rus tankları altında pek çok insanını kaybetti, daha sonra yine Rus destekli Ermenistan birlikleri Dağlık Karabağ’ı işgal etti ancak son yıllarda Türkiye’nin de desteğiyle bin yıllık Türk yurdu Karabağ yeniden özgürleştirildi ve Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarına katıldı.

3.Kazakistan Cumhuriyeti (1991)

1991 yılında bağımsız olan Kazakistan Cumhuriyeti, Alaş-Ordacı aydınların yaktığı özgürlük ateşiyle yeniden tarih sahnesine çıktı ve bugün de güçlenerek varlığını sürdürüyor. Kazakistan’daki Sovyet yönetimi yıllarında küllenen özgürlük ateşi, 1986 yılında federal cumhuriyetin Kazak asıllı başkanı Kunayev’in görevden alınıp yerine bir Rus’un atanması üzerine aynı yılın 16 Aralık günü başlayıp 19 Aralık gününe kadar Rus kurşunlarıyla pek çok insanın şehit olmasıyla sonlanan ve tarihe “Jeltoksan Köterilisi” adıyla geçen olayların sonunda yeniden alev almıştı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu ateş amacına ulaştı ve bağımsız Kazakistan kuruldu.

4.Kırgızistan Cumhuriyeti (1991)

Alaş-Orda Hükümeti çağında Kazaklar ile aynı devlet çatısı altında yer alan Kırgızlar, 1991 yılında Sovyetlerin dağılmasıyla birlik içindeki duruma uygun biçimde ayrı bir devlet olarak ortaya çıktı.

5.Özbekistan Cumhuriyeti (1991)

Tarihteki büyük Türk devletlerinin var olduğu, Türk uygarlığının mayalandığı, insanlığın ve Türklüğün gelişmesine son derece önemli katkıları olmuş pek çok bilginin yetiştiği topraklar, Ceditçi aydınların ve Enver Paşa’nın mücadelesine rağmen bağımsızlığını yitirip uzun süre Rus işgali altında kaldı. Sovyetlerin dağılmasıyla yeniden tarih sahnesindeki şerefli yerini alan Türk devletlerinden biri de Özbekistan oldu.

6.Türkmenistan Cumhuriyeti (1991)

1991 yılındaki dağılmanın Türklüğe armağanlarından biri de Hazar Denizi’nin doğu yakasında bulunan Oğuz yurdu Türkmenistan oldu.

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucu 5 Türk devleti tarih sahnesine çıktı ancak dağılma sonrası Rusya Federasyonu adını alan geniş sınırlar içinde pek çok Türk topluluğu, bir kısmı özerk cumhuriyet statüsünde, bir bölümü ise özerk cumhuriyetler içinde yaşamaktadır. Bunlar; İdil-Ural bölgesinde Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti, Çuvaşistan Özerk Cumhuriyeti, Sibirya bölgesinde Saha (Yakut) Özerk Cumhuriyeti, Altay Özerk Cumhuriyeti, Hakasya Özerk Cumhuriyeti, Tıva Özerk Cumhuriyeti, Kafkasya bölgesinde Karaçay-Çerkes Özerk Cumhuriyeti, Kabardin-Balkar Özerk Cumhuriyeti.

Eski Sovyetler Birliği içindeki cumhuriyetlerden biri olan Moldova içindeki Gagauz Özerk Bölgesi de Türkçenin ve Türklerin yurtlarından biri olarak ihmal edilmemesi gereken yerlerdendir.

Burada belirtilenlerin dışında kalan dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Türkler de vardır. Bunların bir kısmı tarihten beri kendi yurtları iken bir kısmı da çeşitli nedenlerle sonradan yurt tutulan yerlerdir.