Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
Millî şuur ve tavrın güçlenmesine zemin hazırlayacak her alanda insan milliyetçi zenginleri de görmek istiyor... Kültürde, sanatta, yayıncılıkta, eğitimde... Bu alanlara yatırım, kişisel zenginliğe zenginlik katmaz belki ama millî varlığımızı zenginleştirebilir... O yüzden ’ölü yatırım’ değil mi bunlar?
Özel bankalar var, kesinlikle yayıncılıktan para kazanmadıkları hâlde bu alanlara yatırım yapan ve başlarına getirdikleri yöneticilerin eğilimlerine göre belirlenmiş önceliklere kaynak aktaran, fonlayan, besleyen, propagandasına hizmet eden…
Sadece bankalar değil, bireysel veya kulüpler şeklinde organize olup, maddî kâr amacı gütmeden, inandıkları değerlere hizmet yolunda paraya kıyan, eleman yetiştiren, parlatan, kamuya mâl edenler de var…
Bunlar tipik taşralı kurnaz refleksiyle hemen ‘bir koyup üç alma’yı hesaplamazlar… Üst üste koydukları tuğlaların ileride nasıl bir ülke ve dünya idealine hizmet edeceğini, bunun maliyetinin ise asla önemli olmadığını bilirler…
Gel de bunun önemini ‘milliyetçi zengin’e, ‘muhafazakâr zengin’e anlat bakalım!.. Akla o soru gelir önce: Kazanmıyorsa niye versin? Bunun tek istisnası oluyor: Eğer devletin fonlarından yardım alınabilecekse veya bu alanda harcamalarını, siyasî otorite devlet imkânlarıyla, muhtemelen ihaleler yoluyla, kamu kaynaklarıyla kat kat fazlasıyla çıkarabilecekse!..
***
Millî şuur eksikliği böyle bir şey!.. Borsada karşılığı yoksa, doğrudan nakit karşısında parite değeri bulunmuyorsa, pek de gerekli görülmüyor!.. Tipik bir milliyetçi zengin hastalığımız bu… Kültürden, sanattan ve çevreden uzak durup, sadece ekonomiye odaklanmak… Bu alana yapılan yatırımın kalıcı olduğunu, millî varlığımızın ve nesillerin sağlıklı devamının bu alanda yapılacak fedakârlıklarla doğru orantılı olduğunu görememek…
Oysa milletleri var kılan ülkülerin yaşatılması için millî sermayeye büyük ihtiyaç var… Zahire borsasını bilsinler bilmesine de ‘kitap’ da bilsinler değil mi? İnşaatları dikmenin yasaları kuralları var… Ya ülke ve nesiller için gelecek inşa etmenin? Onun yasaları ve kuralları yok mu? ‘Milliyetçi sermaye sahipleri’ne önce bunun nasıl olacağını değil, gereğini anlatmak icap ediyor maalesef!..
***
Yahudileri Roma İmparatoru Titus’un kovduğu topraklardan binlerce yıl sonra geriye götürüp İsrail’i kurduran öncü güç ’askerî varlık’tan önce Yahudi sermayesiydi... Bugün o topraklarda tutunmak ve yayılmak onlar için hem millî, hem de dinî bir ülkü... Onca zalimliğe rağmen dünyadaki Yahudi sermayesi, film piyasasına, medyaya ve diğer propaganda alanlarına büyük yatırımlar yaparak, o ideallere enerji pompalıyor...
Ermeni diasporası farklı mı? Dünyanın neresinde olursa olsunlar Ermeni zenginler lobileri besliyor ve başta filmler olmak üzere, sanat ve kültür faaliyetlerine kişisel servetlerini aktarıyorlar... ASALA’nın finansmanı da aynı kaynaktandı... Bugün denize çıkışı olmayan fakir Ermenistan’a en büyük destek yine diasporadan geliyor...
***
Bugün Türkiye’de aynı fedakârlık potansiyeline sahip ya da bunun gerekli olduğuna inanan kaç ’milliyetçi zengin’ var? ’Milliyetçi zenginler’in madden destekledikleri sanat atölyesi, yayınevi, strateji kuruluşu veya sponsorluğunu yaptıkları kaç film var?
Millî varlığımızı ve tarihî tezlerimizi destekleyen bir film projesine söz gelimi bir milyon doları hiç zorlanmadan aktarabilecek bir yığın zengin olmasına rağmen kaç ’millî zengin’ çıkar acaba?
Bu ’defo’ aynı zamanda kültür meselesi... Öncelikle bunun doğruluğuna inanacak bir yetişme kültüründen gelmek gerekiyor... ’Kaybedecek şey’ fazlalaştıkça ’neme lâzımcılık’ ve ’uçlardan uzak görünme’ duygusu gelişiyor... Ülkülerin değeri azalıyor... Sağlam bir altyapı da yoksa eğer sorumluluk duygusu tamamen kayboluyor... ’Zontalık’, ’sonradan görmelik’ ve ’şımarıklık’ kalıyor geriye...
Kamuoyunun yakından tanıdığı ülkü sahibi, fedakâr ve şuurlu istisnaları düşerek şu tespiti yapmamız gerekiyor: Gönül zenginliğinde ’milliyetçi zenginler’ maalesef sınıfta kalmaktadır...