İletişim: sakinoner@hotmail.com
Nevruz Bayramı, Türklerin Ergenekon’dan çıkış bayramıdır. Nevruz Bayramı, baharın gelişini, doğanın uyanışını temsil eder. Her Nevruz, yeni bir başlangıçtır. Nevruz. Farsça “Yeni gün” anlamına gelir. Nevruz, Azerbaycan’da Novruz, Kazakistan’da ve Tacikistan’da Navrız meyrami, Kırgızistan’da Nooruz, Kırım Türklerinde Navrez, Batı Trakya Türklerinde Mevris, Arnavutluk’ta ise Sultan Nevruz olarak kullanılır.
Nevruz, aynı zamanda “yılbaşı” kabul edilmiştir. Büyük Selçuklu hükümdarı Celalettin Melikşah’ın yaptırdığı takvimde bu yılbaşı eski martın dokuzuncu gününe (bugünkü martın 22. gününe) rastlar. İranlıların takviminde de yılbaşı, aynı zamanda baharın ilk günüdür. Yazılı olarak ilk kez ikinci yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder. Bazı topluluklar bu bayramı, 21 Mart’ta kutlarken, diğerleri Kuzey yarımkürede ilkbaharın başlamasını temsilen, 22 veya 23 Mart’ta kutlarlar. Bugün aynı zamanda hem Zerdüştler hem de Bahailer için de kutsal bir gündür ve tatil olarak kutlanır.
Nevruz, Çin’den Avrupa içlerine kadar kuzey yarımküre insanlarının ortak bayramıdır. Tarihte özellikle eski Mısır, İran, Safevi, Moğollar, Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılarda bayram ve gelenek olarak kutlanmıştır. Nevruz, Anadolu’da ve Türkistan’da yaşayan Türkler tarafından da Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır. Nevruz, Türk kavimleri tarafından M.Ö. VIII. yüzyıldan günümüze kadar her yıl 21 Mart’ta kutlanır. On iki hayvanlı Türk takvimi ve Melikşah’ın Celali Takvimi’nde yılbaşı olarak belirlenen 21 Mart, ilk sözlük ve ansiklopedimiz kabul edilen Divânü Lügati’t-Türk’te de ilkbaharın gelişi olarak belirtilir.
Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonraki dönemde, Nevruz’a bazı yeni anlamlar yüklenmiştir. Bu anlamları şöyle özetleyebiliriz: Tanrı yeryüzünü Nevruz gününde yaratmış olup, Hz. Adem çamurdan yine o gün yaratılmıştır. Cennetten dünyaya sürülen Hz. Adem ile Hz. Havva o gün Arafat’ta buluşmuşlardır. Hz. Nuh, tufandan sonra ilk defa o gün karaya ayak basmıştır. Hz. Yusuf o gün atıldığı kuyudan kurtarılmıştır. Hz. Musa Kızıl Denizi o gün geçmiştir. Bir balık tarafından yutulan Hz. Yunus o gün karaya bırakılmıştır.
Ayrıca Alevi-Bektaşi kültüründe Nevruz; Hz. Ali’nin doğum günü, Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın evlilik günü veya Hz. Ali’nin Hz. Muhammed tarafından Müslümanlara vasi olarak tayin edildiği gün, Hz. Hüseyin’in doğum günü, dargın olanların barışması için Hz. Ali tarafından bayram olarak ilan edilen gün olarak kabul edilmektedir.
Selçuklular ve Osmanlılarda millî bayram olarak kutlanan Nevruzda, şairler “Nevruziye” adlı şiirler yazar ve okurlardı. Bunlara Nef’î’nin “Nevruz” redifli gazelinden bir örnek verelim: “Erişdi bahâr oldu yine hemdem-i nevruz/Şâd etse n’ola dilleri câm-ı Cem-i nevruz”. Nevruzda “Nevruziye” denen ve insanı o yıl hastalık ve sakatlıklardan koruyacağına inanılan bir macundan yenilir ve şenliklerde ziyafet verilirdi.
XVI. yüzyılın büyük halk şâirlerinden Pîr Sultan Abdal da “Nevruziyye”sinde şöyle diyor: “Sultan Nevruz günü canlar uyanır/Hal ehli olanlar nura boyanır/Muhib olan bu gün ceme dolanır/Himmeti erince Nevruz Sultan’ın… Âşık olan canlar bugün gelürler/Sultan Nevruz günü birlik olurlar/Hallâk-ı cihandan ziya olurlar/Himmeti erince Nevruz Sultan’ın”.
Türk musikisine de Nevruz; Nevruz-ı Asl, Nevruz-ı Arap, Nevruz-ı Bayati, Nevruz-ı Hicaz, Nevruz-ı Acem ve Nevruz-ı Seba makamları ile girmiştir.
Nevruz Bayramı, II. Meşrutiyetin ilanı sonrasında millî bir mahiyet kazanmaya başlamıştır. 19. Yüzyılın başlarından itibaren meydana gelen olaylar, önce Osmanlıcılık, daha sonra da İslamcılık siyasetlerinin gündemden düşmesine yol açmıştır. Bunların yerine önem kazanan Türkçülük düşüncesi, toplumda millî şuuru kuvvetlendirmek amacıyla milli sembolleri ön plana çıkarmaya başlamıştır. Bu sembollerden biri olan “Ergenekon Destanı”ndan hareketle de Nevruz Bayramının “Ergenekon Günü” olarak kutlanmasına başlanmıştır. II. Meşrutiyet sonrasında özellikle Türk Ocaklarının öncülüğünde “Ergenekon Nevruz Bayramı” kutlamaları yaygınlaştırılmış ve iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti, bu bayramı bir devlet töreni haline getirmiştir.
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra, Anadolu’nun İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar tarafından işgal edilmeye başlanması ve buna karşı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattıkları Milli Mücadele, Ankara TBMM Hükümeti tarafından “İkinci Ergenekon”a benzetilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Zaferi’nden sonra 4 Mart 1922 tarihinde cepheye gitmiş, hazırlıkları yerinde incelemiş ve bütün okullardan “Nevruz Ergenekon”un millî bir bayram olarak en üst seviyede kutlanmasını istemiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, ülke içinde siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yapıdaki sorunların artması ve 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’nın patlaması üzerine, 21 Mart itibariyle kutlanmaya başlanan Nevruz, “Çiftçiliğe Kıymet ve Ehemmiyet Bayramı” yani “Toprak Bayramı” olarak değerlendirilmiştir. Roma’daki Milletlerarası Ziraat Enstitüsü’nde Bulgar murahhasının teklifi üzerine bütün dünyada her senenin 21 Mart’ı “Toprak Bayramı” olarak kabul edilmiş ve bunun üzerine çiftçi memleketi olan Türkiye de bu karara uyarak 21 Mart’ı Toprak Bayramı olarak ilan etmiştir. 1938 yılı Kasımıyla birlikte Atatürk’ün vefatından sonra yarı resmi nitelikte Nevruz kutlamaları devam etmiştir. Nevruzla başlayan bu ay, halk arasında “Ekin Ayı” olarak kabul edilmekteydi. 21 Mart’ın girişiyle birlikte köylü, bir gün toprağı dinlenmeye bırakırdı.
1951 sonrasından 1980’li yılların sonuna kadar ülkemizdeki Nevruz kutlamalarına uzun dönem ara verilmiştir. 1980’li yıllarda tekrar canlanan Nevruz kutlamaları yeni bir sürece girmiştir. Bugün, Türk Cumhuriyetleri’nde resmî bayram olarak kutlanan Nevruz, 1995 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti tarafından da bayram olarak kabul edilmiştir. 28 Eylül-2 Ekim 2009 arasında Abu Dhabi’de hükümetler arası toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, Nevruzu, “Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi”ne dahil etmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 2010 yılından itibaren 21 Mart’ı “Dünya Nevruz Bayramı” olarak kabul etmiştir.
Türk kültürü bakımından ehemmiyeti göz ardı edilemeyecek kadar kutsal ve manidar olan Nevruz Bayramı Türk örf-âdetlerinin, ananelerinin güzel bir mirasıdır. Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi: “Her milletin kendine mahsus gelenekleri, kendine mahsus âdetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne de kendi milleti içinde kalabilir.”
Türk Milletinin Ergenekon’dan çıkış bayramı Nevruz, kutlu ve mutlu olsun.