İletişim: sakinoner@hotmail.com
14 Ekim 1979 Ara Seçimleri-Ecevit Hükümeti’nin Sonu
14 Ekim 1979 tarihinde Konya, Manisa, Edirne, Muğla ve Aydın’da beş milletvekilliği için yapılan milletvekili ara seçimini Adalet Partisi 5-0 kazandı. AP’nin oyu yüzde 55’e yaklaşmış, CHP büyük bir hezimete uğramış, oyu yüzde 30’un biraz altına düşmüştü. Senato kısmî yenileme seçiminde ise AP yüzde 47 oy aldı. Bu sonuçlar üzerine 5 Ocak 1978 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit’in kurduğu 43. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti istifa etti. 12 Kasım 1979 tarihinde, MSP ve MHP’nin dışarıdan desteklediği 6. Demirel Hükümeti, bir azınlık hükümeti olarak kuruldu. Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal tarafından hazırlanan ve uygulanan Türk ekonomisini yeniden dizayn eden 24 Ocak Kararları bu hükümet döneminde alındı. Süleyman Demirel başkanlığında kurulan bu hükümet, 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbeye kadar devam etti.
Yeni kurulan Demirel Hükümeti’nin en büyük yararı, güvenlik güçlerinin ülkücüler üzerindeki baskı ve şiddetinin kısmen azalması oldu. Militan yönetici ve memurlar pasifize edildi. Bülent Ecevit Hükümeti döneminde mağdur edilen milliyetçi-ülkücü memur ve yöneticilerin mağduriyeti kısmen de olsa giderildi. Üniversite ve yüksek okullara devam edemeyen ve okulunu bitiremeyen öğrenciler okullarına döndüler. Özellikle 1978’den beri okullarından uzaklaştırılan ve iki yılları çalınan Eğitim Enstitüsü öğrencileri okullarına dönüp eğitimlerine devam etmeye başladılar. Bu arada sol terör örgütlerinin bütün yurtta estirdikleri anarşi rüzgârı son sürat devam ediyordu.
- 19 Kasım 1979 tarihinde İlhan Egemen Darendelioğlu, 19 Kasım 1979 tarihinde yayınlamakta olduğu Beyazıt’taki Toprak dergisinden çıkıp arabasına binerken sol militanlarca düzenlenen suikastte çapraz ateş sonucu şehit edildi. Öğrencilik yıllarından itibaren milliyetçi teşekküllerde görev alan Darendelioğlu, 1954’te çıkardığı Toprak isimli milliyetçi ve antikomünist dergiyi ölümüne kadar yayımladı. Değişik gazete ve dergilerde yazar olarak görev ifa eden Darendelioğlu, Bizim Anadolu gazetesinin başyazarlığında bulundu. 1965-1969 yılları arasında Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği’nin genel başkanlığını yaptı. 1969 seçimlerinde Adalet Partisi’nden İstanbul milletvekili oldu. Daha sonra Ferruh Bozbeyli başkanlığında kurulan Demokratik Parti’nin kurucuları içinde yer aldı. Bu partinin 1977 seçimlerinden sonra Adalet Partisi tarafından yutulması üzerine Milliyetçi Hareket Partisi’ne katıldı ve İstanbul il teşkilatında görev aldı. Yakından tanıdığım İlhan Egemen Darendelioğlu, çok samimi, dürüst ve yiğit bir Türk milliyetçisiydi ve beyefendi bir insandı.
- 3 Aralık 1979 tarihinde ömrünü komünizm ve siyonizmle mücadeleye adamış büyük dava ve fikir adamı Fedai Dergisi sahibi yazar Kemal Fedai Coşkuner, İzmir Agora semtinde alışveriş yaptığı pazar yerinden dönerken sol militanlarca kurşunlanarak şehit edildi. Kemal Fedai Coşkuner, son olarak Siyonizmle Mücadele Derneği Başkanıydı. 1979 yılında İstanbul’a geldiğinde Hergün gazetesinde beni ziyaret etmiş ve “Sakin, sen Fedai dergisinin İstanbul’daki temsilcisisin” demişti. 1968 yılında İstanbul’a taşınmış ve altı ay kadar Fedai dergisini haftalık gazete olarak İstanbul’da çıkarmıştı. O dönemde gazetenin yazı işlerini yürüttüm.
- 7 Aralık 1979 tarihinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden sosyolog Cavit Orhan Tütengil, evinden üniversiteye giderken silahlı saldırıya uğradı ve öldürüldü. Ziya Gökalp, Rıza Nur ve Köy Enstitüleri üzerine kitapları olan Tütengil uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde denemeler yazmıştı.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin lideri Kenan Evren niçin bu darbeyi yaptıklarını şöyle açıklamıştı: “1970’lerin ortalarında halk henüz bir askeri yönetim fikrine tam olarak hazır değildi. 1980 yılı sonbaharına kadar olayları izleyerek koşulların iyice olgunlaşmasını bekledik.”
12 Eylül’e adım adım
1980 yılına girdiğimizde anarşi hızını giderek arttırarak devam ediyordu. Anarşik olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı günlük 20-25 kişiye ulaşmıştı. Toplumda bu anarşinin devlet gücüyle önlenemeyeceği algısının yarattığı bir ümitsizlik ve korku iklimi hâkimdi.
12 Eylül 1980 darbesi öncesi 1980 yılında meydana gelen anarşik olayların başlıcalarını belirtelim.
- 11 Nisan 1980 tarihinde TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu, 1980’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
- 27 Mayıs 1980 tarihinde eski Gümrük ve Tekel Bakanı MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, eşi ile gittiği bir ziyaretten dönüp arabadan eşyalarını indirirken Devrimci Sol örgütü militanları tarafından çapraz ateşe alınarak şehit edildi.
- 24 Haziran 1980 tarihinde MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde ve kızıyla birlikte şehit edildi.
- 4 Temmuz 1980 tarihinde Kahramanmaraş’ta yaşanan Alevi-Sünni çatışmasına benzer olayların tekrarı Çorum’da yaşandı. Çorum olaylarda resmi kayıtlara göre 57 kişi hayatını kaybetti.
- 15 Temmuz 1980 tarihinde CHP İstanbul milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu İstanbul Şişli’deki işyerinde öldürüldü.
- 19 Temmuz 1980 tarihinde eski Başbakan Nihat Erim, İstanbul Dragos’taki evinin yakınında Mahir Çayan ve arkadaşlarının intikamının alınması adına Dev-Sol militanları tarafından suikaste uğrayarak hayatını kaybetti.
- 22 Temmuz 1980 tarihinde eski DİSK Genel Başkanı, Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler İstanbul Merter semtinde silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
- 12 Eylül 1980 öncesinde darbeye zemin hazırlayan en son olay, Millî Selamet Partisi‘nin 6 Eylül 1980’de Konya’da düzenlediği “Kudüs’ü Kurtarma Mitingi”dir. İsrail hükûmeti, 23 Temmuz 1980’de Kudüs’ü İsrail’in ebedi başkenti olarak ilan etti. Söz konusu kararın, 30 Temmuz 1980 tarihinde İsrail parlamentosu Knesset’te onaylanması üzerine 28 Ağustos 1980’de Türkiye, tepki olarak Kudüs’teki Başkonsolosluğu kapatıp İsrail ile ilişkilerini maslahatgüzarlık seviyesine indirdi. Millî Selamet Partisi Genel Merkezi de toplumun bu konudaki tepkisini ortaya koymak için 6 Eylül 1980’de Konya’da “Kudüs’ü Kurtarma Mitingi” düzenlemeye karar verdi. Mitingin ana sloganı “Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız” oldu. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan‘ın da katıldığı mitinge, Konya ve çevre illerden gelen yaklaşık 100 bin kişi katıldı.
İstasyon Meydanından, İtfaiye Meydanına kadar yaklaşık 7 kilometre yürüyen topluluk burada “Şeriat İslam’dır, Anayasa Kur’an’dır”, “Şeriat Hakkımız Söke Söke Alırız”, “Komutan Erbakan Akıncı Asker”, “Yaşasın İslam Devleti Hakkımız”, “Ya Şeriat Ya Ölüm”, “Tek Halife Tek Devlet”, “Cihadımız Devletimizi Kuruncaya Dek” yazılı pankartları açtılar ve sloganlar attılar. “Kelime-i Tevhid” bulunan yeşil bayraklar açıldı. Ayrıca İstiklâl Marşı okunurken katılımcıların bir kısmının yere oturması ülkede tepkilere neden oldu. Mitingin ardından Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Kanunu açısından MSP hakkında soruşturma başlattı. Özellikle İstiklâl Marşı’nın protesto edilmesi, dönemin başbakanı Süleyman Demirel’i bile kızdırmıştır. Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler İstiklâl Marşı okunurken oturanların az sayıda olduğunu ve bunların devletin provokatörleri olduğunu iddia etmiştir.
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ali Haydar Saltık, 29 Ekim 1980 tarihinde yaptığı basın toplantısında, bu mitingin, 12 Eylül Darbesi‘nin gerekçelerinden biri olduğunu belirtmiş ve “Konya mitingi 12 Eylül’e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olmuştur” demiştir.
Ve 12 Eylül 1980 sabahı
İşte böyle korku, gözyaşı, kan ve ölüm dolu gergin bir ortamda Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale ile yönetime el koydu. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı’nın yanı sıra Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59’da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı’nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi’nin bir numaralı bildirisi okundu.
Türkiye’nin siyasi ve sosyal hayatını yeniden dizayn eden 12 Eylül süreci öncesindeki günde 20-25 vatandaşımızın hayatını kaybettiği anarşik olaylar bıçak gibi kesildi. Meclis feshedildi. Bütün siyasi partiler kapatıldı. Askeri müdahalenin ardından anarşi yerini, mutlak baskının hâkim olduğu bir atmosfere bıraktı.
Kenan Evren, 1990 yılında yaptığı bir konuşmada 12 Eylül’ün sorumlusu olarak siyasileri göstermiş ve “Mecbur olmadıkça bıçak kemiğe dayanmadıkça müdahale yapılmamasını düşünüyor ve belki politikacılar akıllarını başlarına alırlar diye ümidimi kaybetmiyordum” demiştir.
Süleyman Demirel ise cevaben yaptığı konuşmada Evren’e şöyle cevap vermiştir: “Elinizdeki yetkileri kullanıp, Devleti koruma ve kollama görevi yerine, Devletin dibine dinamit koyanların akıttıkları kanla ikbalinizin merdivenlerine basamak yaptınız. Akan kanlar, yanan canlar, göl olan yaşlar karşısında darbenize meşru zemin yarattınız.”
(Devam edecek)