Sakin Öner

Tüm yazıları
...

Aramızdan Ayrılışının 23. Yılında Anılarla Alparslan Türkeş – 2

İletişim: sakinoner@hotmail.com

Sakin Öner

Alparslan Türkeş ile ilk görüşmem

Genel Yayın Müdürümüz merhum Ergun Göze’nin verdiği ilk görev, Millî Türk Talebe Birliği’nde aynı gün peş peşe düzenlenen Prof. Dr. Sabahattin Zaim ve Alparslan Türkeş’in konferanslarının haberini yapmaktı. Alparslan Türkeş’i o gün ilk defa yakından görmek, dinlemek ve fikirlerini öğrenmek imkânını buldum. Salon hınca hınç doluydu. Tamamı üniversite gençliğinden oluşan bu topluluk Türkeş’e hayranlık derecesinde tezahürat yapıyorlardı. Türkeş, karizmatik fiziği, etkili ses tonu, heyecanlı konuşması ve Türkiye’nin meselelerine vukufiyeti ile dinleyen her genç gibi, beni de etkilemişti. Akşamüstü gazeteye geldim ve haberimi verdim. Gece İstihbarat Şefimiz daha sonraları Denizli Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili olan Hasan Kormazcan’dı. Haberim ertesi gün gazetede aynen yayımlandı. Böylece İstanbul’daki gazetecilik hayatım başladı. Burada yazı işlerinde Hasan Tuncay, Ahmet İyioldu, Macit Ergene ve Akgün Tekin gibi çok değerli arkadaşlarla çalıştım.

Gazetedeki en yakın arkadaşlarım Gaziantep Lisesi’nden Türkçü mücadelesi nedeniyle uzaklaştırılan merhum Necdet Sevinç ve Kızıl Zindanlar’ın yazarı ağabeyim Cavit Ersen’di. Cavit Ağabey’in çıkardığı Millî Ekonomi ve Ziraat isimli bir dergisi vardı. 1966 yılı Mart ayında beni çağırdı ve “Sakin, Türkeş Bey’den randevu aldım, gidip bizim dergi için bir röportaj yapacaksın” dedi. Çok heyecanlanmıştım, kendisiyle ilk defa yüz yüze görüşecektim.

CKMP’nin Çemberlitaş Klodfarer Caddesi’ndeki il merkezinde görüştüm. Uzaktan çok sert ve otoriter görünen Türkeş’in çok kibar ve mütevazı olduğunu gördüm ve çok rahatladım. Sorularımı sordum, o da çok açık ve samimi olarak cevapladı. Bir baba evlat muhabbet içinde geçen görüşmemizden sonra mutluluktan uçuyordum.  Artık sabit adresimi bulmuş, Türkeşçi olmuştum.

Gazete birkaç ay sonra el değiştirdi, Ülker fabrikalarının sahibi Sabri Ülker ve Bahariye Mensucat’ın sahibi Muammer Topbaş satın aldı. Yeni patronlar Türkeşçileri sevmiyorlardı. Topbaş beni çağırdı ve “Oğlum sen gazeteye gelme, maaşını burs olarak verelim, sen okuluna devam et” dedi. Tabii ben bu onur kırıcı teklifi kabul etmedim. Ben o arada gazeteciliğin teknik işlerini de öğrenmiştim.

Merhum Mehmet Şevki Eygi 1966 sonbaharında Bugün gazetesini çıkarmaya hazırlanıyordu. Yeni kadroyu kurarken beni de davet etti ve Teknik Sekreterlik görevi teklif etti. Ben de kabul ettim ve çalışmaya başladım. Arada özel haberler yazıyor ve röportajlar yapıyordum. Bir gün Türkeş’le bir röportaj yaptım ve “Müslümanlara gerici diyenler haindirler” başlığıyla yayınladım. Bu yazıdan dolayı Eygi beni çağırarak “Sen gazetede Türkeş’in ajanı mısın?” dedi. Ben de “Öyle düşünüyorsanız ben ayrılıyorum” dedim ve ayrıldım.

Millî Hareket Dergisi ve Türk Kültür Yayınları

Bugün gazetesinden ayrıldıktan sonra altı ay kadar Mümin Çevik’in sahibi olduğu Üçdal Neşriyat’ta çalıştım. Bu arada, 1 Kasım 1966 tarihinde Ali Muammer Işın ve Ahmet Karabacak tarafından CKMP’nin ilk yayın organı olan Millî Hareket dergisi yayımlandı. Bu derginin 15 Aralık 1966 tarihli 4. sayısında “Bekamız İçin Birleşmeliyiz” başlıklı yazım yayımlandı. Ali Muammer Işın 7. sayıdan sonra ayrıldı ve 8. sayıdan itibaren derginin sahibi Ahmet B. Karabacak oldu. Bu sayıdan itibaren derginin Teknik Sekreteri oldum. Aynı zamanda partide de aktif olarak çalışıyordum.

Millî Hareket Dergisi’nin yazıhanesi, 1967 yılında Beyazıt’taki Beyaz Saray Çarşıları’nın bodrum katındaki Kitapçılar Çarşısı’nda 41 numarada açıldı. Orada aynı zamanda Millî Hareket Yayınevi de kuruldu. O tarihlerde milliyetçi ve muhafazakâr gençler ve yetişkinler arasında keskin ayrılıklar yoktu. Milli Türk Talebe Birliği’nin, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği’nin ve Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin konferanslarına ve kültürel etkinliklerine birlikte katılıyorlardı. Sola karşı tepkilerini ve eylemlerini birlikte ortaya koyuyorlardı. Onların fikri beslenme kaynaklarının başında Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı geliyordu. Hatta çatışmaların başladığı 1960’lı yılların sonlarından bu çarşı, özellikle 41 Numaradaki Millî Hareket Yayınevi, ülkücü gençlerin aynı zamanda irtibat ve buluşma yeri görevini de görmüştür.

Millî Hareket dergisinde çalışmaya başladıktan sonra artık sık sık Ankara’ya gidiyor, Kızılay Yüksel Caddesi Karanfil Sokak’taki CKMP Genel Merkezi’nde Alparslan Türkeş ile dergi ile ilgili konuları görüşüyorduk. 1967 yılının o soğuk Ankara kışında parasızlıktan kaloriferleri yanmayan Genel Merkez’de kendisini siyah kaputu ile Genel Başkan odasında tek başına otururken çok gördüm. Genel Merkez’de bir de odacısı Hasan (Kozan) Efendi olurdu. Bu emektar görevli daha önceki dönemlerde Osman Bölükbaşı’nın da odacısıymış. Genel Merkez’in bir odacısı da Şahin Efendi idi. Başbuğ bizi evlâdı gibi yanına çağırır ve büyük bir adam görür, bizimle memleket meselelerini ciddi ciddi görüşür, bu konularda bizim düşüncelerimizi almaya çalışırdı.

24 - 25 Kasım 1967 tarihlerinde Ankara Akay’daki Saray Düğün salonunda yapılan CKMP Genel Kurulu’nda, İstanbul delegesiydim. Konuşma yapmak için kürsüye çıktım. Ardımdaki Divan Kurulunda da Alparslan Türkeş oturuyordu. Yirmi yaşında bir genç olan ben ilk defa liderimin önünde konuşuyordum. Birden heyecanlandım ve dilim tutuldu, konuşamaz oldum. Başbuğ omuzuma birkaç defa yumuşak bir şekilde dokundu ve ben o moralle tekrar konuşmaya başladım. O günü hiç unutamam.

O genel kurulda Muzaffer Özdağ ve Dündar Taşer beni yanlarına çağırdılar. Genel İdare Kurulu üyeleri Koç Otobüs firması sahibi Kamil Koç. Leflef Boyaları sahibi Nuri Leflef ve İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’na “Bilin bakalım bu delikanlının adı ne?” diye sordular. Tabii ikisi de adımın “Sakin” olduğunu tahmin edemediler. Sonra “Sakin” olduğunu söyleyip, hep birlikte güldüler. Çünkü, o zamanlar sakin değil, tam aksine çok hareketliydim.

Milliyetçi gençlik nasıl bölündü?

Milliyetçi, muhafazakâr gençler ve yetişkinler arasında bölünmenin başladığı ilk tarih, 1967 yılıdır. Bu tarihte solcu gençlerle milliyetçi gençler arasındaki mücadele kavga boyutlarına ulaşmıştı. Bunun üzerine CKMP’ye sempati duyan ve “Ülkücüler” adı verilen gençler, Ülkü Ocakları halinde teşkilatlanmaya başladılar.

Yine aynı tarihte, bir grup “anti-emperyalist, anti-siyonist, anti-komünist, müslüman öğrenci”, Aykut Edibali ve Yavuz Aslan Argun öncülüğünde Mücadele Birliği’ni kurdular. Mensuplarına “Mücadeleciler” adı verilen bu teşkilat, daha sonraki yıllarda “Yeniden Milli Mücadele” adıyla bir de dergi çıkardı. Bu teşkilat, elemanlarını daha çok ülkücü camiadan devşirdi. Daha sonraki dönemlerde Anavatan Partisi’nin ve Fethullah Gülen Hareketi’nin olduğu gibi. Bugün HDP hariç, bütün siyasi partilerde siyaset yapan eski ülkücüleri görmek mümkündür.

Milliyetçi ve muhafazakâr gençler ve yetişkinler arasında bölünmenin ikinci dönemeci, 1969 yılında gerçekleşti. Rasim Cinisli ile döneminde, millî ve İslâmî çizgide faaliyet gösteren Milli Türk Talebe Birliği, İsmail Kahraman’ın ve ardından Burhanettin Kayıhan’ın başkan seçilmesinden sonra, milliyetçilikten tamamen uzaklaşıp İslâmcılığa geçiş sürecine girmiştir.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Sekreterliği’nden uzaklaştırılan ve Adalet Partisi’ne de kabul edilmeyen Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın, öğrencileri ve arkadaşları ile “Bağımsızlar Hareketi” adı altında 1969 seçimlerine katılması, İslamcı kesimin, milliyetçilerden kesinlikle ayrılmasına yol açtı. Bu tarihten sonra Erbakancı gençlere, “Akıncılar” adı verilmiştir, Bu hareketin mensupları aynı zamanda “Mücahit adını da kullanmışlardır.

(Devam edecek)